Anayasa Mahkemesi Başkanı'ndan Yargı Bağımsızlığı Açıklaması

ABONE OL

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, yargı bağımsızlığının, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz gereklerinden olduğunu belirterek, 'Son yıllarda yaşadığımız tecrübeler, yargının sadece yasama ve yürütmeye karşı değil aynı zamanda her türlü paralel yapı ve oluşuma karşı da bağımsız olması gerektiğini göstermiştir' dedi. 

Anayasa Mahkemesinin 57. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Yüce Divan Salonu'nda tören düzenlendi.

Törende bir konuşma yaparak Anayasa Mahkemesinin görev alanı bakımından üç önemli evreden bahsedilebileceğini belirten Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan şu ifadeleri kullandı;  “2012 yılına kadar olan birinci evrede Anayasa Mahkemesi esas itibariyle kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyen bir yüksek yargı organı olarak faaliyet göstermiştir. 2012 yılından itibaren Türk anayasa yargısının ikinci evresi başlamıştır. 2010 Anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesinin yapısı ve üye sayısını da değiştirecek şekilde bireysel başvuru yolunu hukuk sistemine kazandırmıştır. Böylece Anayasa Mahkemesinin görev alanı bireysel başvuruyu da içine alarak genişlemiştir. Esasen bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesinin sadece görev alanını genişletmemiş, onun yargısal paradigmasını da değiştirmiştir. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruyla birlikte bireyi ve onun temel hak ve hürriyetlerini esas alan bir yüksek yargı organına dönüşmüştür. Bu paradigma değişimi Anayasa Mahkemesinin diğer görev alanlarındaki yaklaşımını da etkilemiştir.”

HAK EKSENLİ YAKLAŞIM

Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda geliştirdiği hak eksenli yaklaşımını norm denetimine de yansıttığını belirten Başkan Arslan, bu etkileşimin en iyi örneklerinden birinin 27 Aralık 2018 tarihli iptal kararında görülebileceğini ifade etti. Arslan, “Anayasa Mahkemesi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286. maddesinin, istinaf mahkemeleri tarafından ilk defa verilen mahkûmiyet kararlarına karşı temyiz yolunu kapatan ilgili hükmünü Anayasa’nın hak arama hürriyetini güvenceye alan 36. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir. Böylece daha önceki kararlarında hükmün denetlenmesini talep etme hakkına temkinli yaklaşan Mahkeme, bireyin muhtemel yargısal hatalar nedeniyle mağdur edilmesini önlemeye yönelik, hak eksenli paradigmaya uygun önemli bir adım atmıştır.” sözlerini kaydetti.

Anayasa Mahkemesinin bu kararıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin aynı hakla ilgili sağladığı asgari güvencenin ötesine geçildiğini, bireylere ondan çok daha yüksek bir koruma standardı sağladığını belirten Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, “İptal kararının Resmî Gazete’de yayınlanmasından çok kısa bir süre sonra kanun koyucunun Anayasa’ya aykırılığı gidermek için gerekli kanun değişikliğini yapmış olması da memnuniyet vericidir.” ifadelerini aktardı.

CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMELERİNİN DENETİMİ

Türk anayasa yargısında üçüncü evrenin, 2017 anayasa değişikliğinden itibaren başladığını söyleyen Arslan, “9 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe giren anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasallık denetimi yetkisi Anayasa Mahkemesine verilmiştir. Böylece Anayasa Mahkemesinin görev alanı, yasama işlemlerinin yanında, yürütmenin ilk elden düzenleyici işlemi mahiyetinde olan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yargısal denetimini de içine alacak şekilde genişletilmiştir.” dedi.

ALAMET-İ FARİKA CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMELERİ

“2017 anayasa değişikliği ile benimsenen yeni sistemin en önemli kurumu, tabir yerindeyse “alamet-i farikası” Cumhurbaşkanlığı kararnameleridir.” diyen Arslan, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasallık denetimi, yeni sistemin üzerine dayanması gereken denetleme ve dengeleme mekanizması bakımından hayati derecede önemli olduğunu ifade etti. .

“Anayasal sistemimizde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yeni bir kurumdur. Anayasa bu kararnamelere ilişkin temel esasları, ilkeleri, sınırları ve bunların kanunla ilişkisini düzenlemiştir.” diyen Arslan, Anayasa Mahkemesinin görevinin anayasal hükümleri uygulamak suretiyle iptali talep edilen Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Anayasa’ya uygunluk denetimini gerçekleştirmek olduğunu söyledi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, “Anayasa Mahkemesinin bu kararları, bir yandan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin hukuki rejimini bir yandan açıklığa kavuşturacak, diğer yandan da yeni hükümet sisteminde yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki ilişkilerin mahiyetine önemli ölçüde ışık tutacaktır.”dedi.

YENİ HÜKÜMET SİSTEMİ VE YÖNETİMDE DEĞİŞİKLİK

Yeni hükümet sistemi ve yönetim tekniğine ilişkin bazı değişikliklerin, anayasal kimliği belli ölçüde etkilediğini ancak bu durumun anayasal kimliğin temel esaslarını değiştirmediğini söyleyen Başkan Arslan, “Genelde anayasacılığın, özelde de anayasa yargısının amacı, bireyin temel hak ve hürriyetlerini teminat altına almak için devletin hukuka tabi olmasını sağlamaktır” ifadelerini kullandı. 

KUVVETLER AYRILIĞI

Demokrasiyi özgürlükler rejimi kılan ilkelerden birinin kuvvetler ayrılığı olduğunu söyleyen Arslan, “Kuvvetler ayrılığı, gücün temerküzünü engelleyerek, denge ve denetleme sistemiyle temel hak ve özgürlüklerin korunmasına katkı yapan en önemli ilkelerden biridir. Kuvvetler ayrılığı fikri, bizde Osmanlı Devletinin son döneminden itibaren savunulmuştur. “ sözlerini aktardı.

Başkan Arslan, “Bugün de Türk anayasal sisteminin önemli bir unsuru olan kuvvetler ayrılığı, Anayasanın başlangıç kısmında 'belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve işbirliği' olarak tanımlanmıştır. Bu tanımda 'iş bölümü'nün her devlet her bir devlet organının anayasal yetkilerini kullanarak kendilerine verilen görevleri yerine getirmek anlamına geldiği açıktır. Anayasa Mahkemesine göre kuvvetler ayrılığı ilkesi, erklerin birbirleriyle bağlantısız bir şekilde çalışmaların değil, aksine kendi anayasal yetkilerini kullanarak işbirliği içinde çalışmalarını gerektirmektedir.”ifadelerini kullanarak kuvvetler ayrılığının, hiçbir şekilde kuvvetler çatışması olmadığını belirtti.

 

Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, anayasal kimliğin temel unsurlarından olan hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığının, yargının yasama ve yürütmeden bağımsız olmasını gerektirdiğini, bu anlamda yargı bağımsızlığının demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz gereklerinden biri olduğunu vurguladı.

HAKİM AKLINI VE VİCDANINI BAŞKASINA EMANET EDEMEZ

Başkan Arslan, “Esasen bu durum tüm hukuk sistemleri için ve her dönemde geçerlidir. Diğer yandan son yıllarda yaşadığımız tecrübeler, yargının sadece yasama ve yürütmeye karşı değil aynı zamanda her türlü paralel yapı ve oluşuma karşı da bağımsız olması gerektiğini göstermiştir. Hâkim hiçbir şart ve ahval altında aklını ve vicdanını başkasına emanet edemez. Tam da bu nedenle anayasa uyarınca görevlerinde bağımsız ve tarafsız olan hâkimler, Anayasa'ya, kanuna, hukuka uygun olarak, vicdani kanaatlerine göre karar verirler.” değerlendirmelerini yaptı.

21 CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAME

Başkan Arslan, bireysel başvuruda bugün itibariyle derdest başvuru sayısının 42 bin civarında olduğunu bildirerek Derdest başvuruların yüzde 95'lik kısmının 2017 yılı ve sonrasına ait olduğunu söyledi. Arslan, norm denetiminde ise 76'sı iptal davası, 28'i de itiraz başvurusu olmak üzere toplam 104 derdest dosya bulunduğunu belirtti.

Mevcut iptal davalarının yaklaşık yüzde 70'inin kanunlaşan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinden oluştuğunu aktaran Başkan Arslan, şu anda Mahkeme önünde anayasallık denetimi yapılacak 21 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi bulunduğunu söyledi. 

Törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, Yargıtay Başkanvekili Mehmet Kürtül, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ile yüksek yargı organlarının başkan ve üyeleri katıldı.