KILIÇDAROĞLU GÜNDEMİ DEĞERLENDİRDİ

ABONE OL

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı

 

Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Soru: Öncelikle bir siyasetçi olarak geçmiş olsun diyelim size. Siz tehlikenin tam olarak geçtiğini düşünüyor musunuz? 
Darbenin Türkiye’ye ağır bedeller ödettiğiniz geçmişteki örneklerinden görüyoruz. Geçmişte Türkiye ne zaman bir darbe yaşadıysa idamlar, sıkıyönetimler, hukukun dışına çıkmaların faturasını Türkiye bir değil birkaç kere yaşayan bir ülke. Eğer bu darbe girişimi başarılı olsaydı sıkıyönetimler, OHAL uygulamaları, mahkemeler, yargılamalar bütün hepsi gündeme gelmiş olacaktı. O bağlamda demokrasiyi, özgürlükleri, cumhuriyeti savunan, cumhuriyetle birlikte demokrasiyi güçlendirelim diye çaba harcayanlar, makale, kitap görüşlerini açıklayanlar bütün bu konularda duyarlılıklarını korudular. Bu bağlamda bu darbe girişiminin başarısız olması, halkın, siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, meslek kuruluşlarının ortak çabasıyla gerçekleşmiş oldu. En kanlı darbe girişimidir Cumhuriyet tarihimizde. Bu darbe girişimi hem başarısız olması hem de en kanlı darbe girişimi olması açısından hepimizin dikkatini çekmektedir.


Soru: O gece Ankara’ya çok zorlu bir yolculuk yaptığınızı biliyoruz ama bir taraftan da genel merkezdeki telefon trafiği dikkat çekici. Milliyetçi Hareket Partisi genel merkezinin darbeci askerler tarafından arandığını biliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi ile nasıl bir iletişim oldu o gün? 
Doğrudan bir iletişimimiz yoktu bizim ama ne olup bittiğini merak ediyorduk. Uçaktayken ilk haberler geldi bize. Saat 21.50 uçağıyla İstanbul’a gitmiştik. Daha uçak piste iner inmez cep telefonlarının açılmasıyla olayın vahametini öğrendik. Hemen orada darbelere karşı tavır takınmamız gerektiğini ifade ettik. Genel merkezden ve meclisten arkadaşlar aradılar. Zaten bizim dışımızda ilk parlamentoda kimse yok biz buradayız diye söylemişlerdi. Daha sonra İsmail Karaman ve diğer milletvekilleri de geldi ve meclis gece açık tutuldu. Sonra gecenin ilerleyen saatlerinde darbe konusunda sayın genelkurmay başkanının darbenin başında olduğu ve talimatları verdiği şeklinde bir bilgi özel kaleme geldi. Genelkurmay özel kaleminden geldi bu bilgi. Biz tabi hemen darbe kimden gelirse gelsin karşıyız diye bilgi verdik arkadaşlarımıza da. Böyle bir süreç yaşadık. Ama acı olan çok sayıda insanın hayatını kaybetmiş olması. Güzel olanı meclisteki 4 siyasal partinin ve parlamentoda grubu olmayan siyasi partilerin artı sivil toplum kuruluşlarının ve halkın doğrudan olaya müdahale etmiş olması ve karşı çıkmış olması.

Soru: Genelkurmaydan size ve Milliyetçi Hareket Partisi’ne gelen telefon siyasi partilere bu işin başında genelkurmay başkanı var algısını oluşturmak ve onların desteğini ya da en azından karşı çıkışlarını engellemek için miydi? 
Büyük bir ihtimalle. Zaten o tutuklanan kişinin şimdiden suçlamak doğru değil ama darbe yanlısı bir kişi olup olmadığını süreç içinde görmüş olacağız. Darbelerden bu kadar büyük acıların yaşandığı bir ülkede artık geçmişten ders çıkararak hepimiz, geçmişte yapılan hataları tekrar etmemek için ders çıkarıyoruz. Bizi yanıtlamaya veya yönlendirmeye çalışan bir ç aba bizim nezdimizde hiçbir prim yapmadı. Çünkü biz demokrasiyi, insan haklarını savunuyoruz. Halkın iradesine saygı göstermek istiyoruz. Bu telefondan önce biz medyaya açıklama yapmıştık biz demokrasiden yanayız, demokrasinin güçlenmesini istiyoruz açıklamalarını yapmıştım. Bu açıklamalar üzerine büyük ihtimalle bu tür bilgiler geldi. Aynı şekilde Milliyetçi Hareket Partisi’nin de itibar etmemesi çok önemli tabi.

Soru: OHAL ilanı için mecliste yapılan görüşmelerde Cumhuriyet Halk Partisi karşı çıktığını söyledi. Şimdi sokakta öldürülen sivil vatandaşlar, cumhurbaşkanına yönelik suikast girişimi, sokaktaki tanklar, köprünün kapatılması, meclisin bombalanması bunlar olduğun ilan edilmezse ne zaman ilan edilir sizce OHAL? 
Bunlar yapıldı, gözaltılar yapıldı, tutuklamalar var, on binlerce kamu görevlisi görevden alındı. OHAL var mıydı bunlar yapılırken? Yoktu. TBMM bombalandı. TBMM bombalanırken meclis çalışıyordu. Bombalanırken TBMM çalışıyorsa darbe sonrası niçin çalışmasın. Bu meclis Kurtuluş Savaşı’nı yöneten bir meclis. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda parlamento savaşı yönetmiştir. Darbe bitti. OHAL yönetimleri hep darbeler sonrasında olmuştur. Biz bu parlamentoyu kapatmayalım dedik. Biz darbelere karşıyız 4 siyasi parti olarak. Yasal olarak bir yetki istiyorsanız getirin hemen verelim. Ama biz darbeye karşı bombalanırken direnen bir partiye siz bir köşede durun biz OHAL ile bu işle mücadele edeceğiz derseniz biz bunu doğru bulmadık.

Soru: Yasama sürecinde yavaşlamalar oluyor, hızla hareket etmemiz gereken bir dönemdeyiz bu yüzden bu yetkiyi kullandık. Mecliste hızla yasaların çıkmaması gerekçe gösteriliyor. 
Darbe konusunda hangi yasayı getirdiler de gecikti. Kendilerine söyledik getirin yasayı hangisini istiyorsanız hemen çıkartalım. 4 siyasi partide bunu diyor. Bu parlamenter sisteme ve tarihi geleneklerimize aykırıdır. Darbe sonraları hep OHAL ilan edildi biz tam tersine hukukun üstünlüğüne inanarak ve güvenerek biz OHAL ilan etmedik ama darbecilerle hukukun üstünlüğü bağlamında her türlü mücadeleyi yapacağız. Bu bizim kesinlikle üzerinde durduğumuz bir konudur. Sayın Başbakan’a da söyledim. Bu parlamentoda birilerinin demokrasiyi savunması lazım. Buna en yakışan partide Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Biz de bunu yaptık. Demokrasi oylanır mı? Oylanmaz. Parlamento demokrasinin Kabe’siyse neden Kabe’yi işlevsiz bırakıyoruz. Hiç kimse gecikir mazeretinin arkasına saklanmasın. Bir şey gelmedi ki geciksin.

Soru: Sayın Başbakan’la görüşmenizde her türlü desteği vereceğim tavrınızı kendisine de ilettiniz mi? 
Sayın başbakan destek istedi ama ben bu tavrımızı aktardım. İlk Çankaya’daki görüşmede açık ve net bir ifade kullanmamıştı ama kısa bir dönem için böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olabileceği şeklinde ihsası olmuştu. Ama bakanlar kurulu kararı görüşülmeden önce sayın başbakan aradı ve kendi görüşümüzü aktardım. Parlamentoda demokrasiyi ve özgürlükleri savunacağımızı kendisine ifade ettim. Kendisi de son derece anlayışla karşıladı ve teşekkür etti. Parlamentoda görüşülürken de bizim sözcülerimiz darbe karşıtlığını açık ve net söyledi. Biz hukukun üstünlüğünü ve gereğini yapmak istiyoruz. Yapılacak olan her yanlış darbe zihniyetini güçlendirebilir bundan özenle kaçınmamız lazım. Darbe yapanların da hukukun üstünlüğüyle yargılanmasını bir cadı avının başlatılmamasını istiyoruz.

Soru: Bu çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin tek bir metinde toplanması üzerinde durulduğu şeklinde bilgiler var ve o metnin içinde de özel mahkemelerin kurulacağı ifade ediliyor. 
Özel mahkemeler hep sıkıyönetim sonrası gelen mahkemelerdir. Eğer özel mahkemeler kurulursa son derece yanlıştır. Biz kendi mahkemelerimize, yargıçlarımıza güvenmiyor muyuz? Bütün dünyayı Türkiye'de hukuk var, hukukun üstünlüğü var, evet darbeciler de oldu ama darbeciler de hukukun üstünlüğü bağlamında yargılanıyorlar. Bitti bu kadar.

Soru: O zaman idam cezası da yeniden gelmemeli mi dersiniz? 
Hükümet sokağa teslim olmamalı. Kitle psikolojisinde kişi iradesini kaybeder kendi iradesi kitlenin iradesine dönüşmüş olur. Dolayısıyla kitle neyi söylüyorsa kendisi de onu tekrar eder. Bu psikolojiden hükümetin, devleti yönetenlerin çıkması lazım. Bu psikoloji risklidir. Provokasyona açıktır. O süre içinde insanlar bir sağduyu ile yanlış mı yapıyoruz doğru mu yapıyoruz diye düşünemez. Daha önce görüldü bunlar. Devleti yönetenler sağduyu ile devleti yönetmek zorundadırlar. Devleti bilgi, birikimle, deneyimle yöneteceksiniz. Devleti önyargı ile yönettiğiniz andan itibaren veya devleti sokağa teslim ettiğiniz andan itibaren kaosu önleyemezsiniz.

Soru: Sokaktan idam sesleri yükseliyor ama devlet daha soğukkanlı davranmalı yoksa sonuçları daha ağır olur mu? 
Siz bırakın devlet yönetimini bir televizyonda sunuculuk yapıyorsunuz. Siz emre uyan askerlere bir linç uygulanmasını kabul eder misiniz? Etmeyiz. O adamın günahı ne? Her askerlik yapan bilir komutan emir verir ve gereğini yaparsınız. Bu dünyadaki bütün ordularda geçerlidir. Dolayısıyla devleti yönetenler sağduyu ile düşünmek zorunda. Alacağınız kararın sadece içerde değil uluslar arası alanda da yankılarını değerlendirmek zorundasınız. Bu Türkiye'nin itibarına gölge mi düşündürür itibar mı kazandırır diye değerlendirmeniz lazım. Hükümet sokağa mı teslim olacak yoksa sağduyu ile düşünecek mi? Osmanlı’yı düşünün Padişah en deneyimli ne birikimli kişiyi sadrazam seçer. Olur ya devleti yönetirken bir yerlere teslim olmamak gerekiyor. Bakan olmak için sadece ilkokul diplomasına ihtiyaç var. Ama devletin en alt kademesinde şef olmasınız için 4 yıllık üniversite bitirmeniz şart. Ayrıca siyasete girmek için sınavda yoktur. Devlete memur olmak için belli bir sınava girip belli bir puan almanız gerekir. Devlette liyakat bu açıdan önemlidir. Siz liyakati sıfırlarsanız ben sadece belli bir cemaatten olanları alacağım. Bunlar savcı olacak avukat olacak memur olacak bunlar liyakati sıfırlamaktır. Bunlar geçmişte yapılan hatalardır.

Soru: İstihbarat zafiyeti tartışmalarına ve sayın Cumhurbaşkanı’nın ben bunu eniştemden öğrendim demekki bir istihbarat zafiyeti var sözlerine ne diyorsunuz? 
İstihbarat zafiyeti varsa bir yerde yönetimde zafiyet var demektir. Devletin en temel kurumuna bir kişiyi getiriyorsunuz. Bu kurum bir darbe organizasyonu haber alamıyorsa önlem alamıyorsa istihbarat zafiyetinin ötesinde bir yönetim zafiyeti vardır. O kişileri oraya ben atamadım. Oraya atayanlar hükümet edenlerdir. Bu işi en iyi yapanlara bunu verseydik, onun inancına siyasi kimliğine bakmadan bu işi en iyi bu adam yapar diyebilseydik bu darbelerin çok öncesinden haberdar olurduk. Belki hiç birisi olmazdı. Ama bir odaktan talimat alıp o odağın isteği üzerine darbe yapıyorsanız siz artık kendi aklınızı değil başkalarının aklını kullanıyorsunuz demektir. O açıdan devlette liyakatin gereği yerine getirilmelidir.

Soru: Biz bu yapının darbe yapabildiğini 17-25 Aralık’ın darbe olduğunu çok anlattık ama hep yalnız kaldık bu mücadelede. Hatta kimi zaman Cumhuriyet Halk Partisi bu yapıdan aldığı bir takım belge ve bilgileri kamuoyuyla paylaşarak ekmeklerine de yağ sürdüler, anlamadılar darbe girişimi olduğunu, işte şimdi yaptılar diyor hükümet çevreleri. 
Özel bir tartışma alanı yaratmak istemem. Dün sayın Abdullah Gül‘ün, sayın meclis başkanının, benim ve adalet bakanının olduğu bir ortamda, “yıllar yılı bu uygulamanın ne kadar yanlış olduğunu anlattık size fakat hep suçlandık” dedim. Fethullah Gülen uygulamasının yanlış olduğu yıllar yılı anlattık. Ben merak ediyorum, Yargıtay’a 160 kişi atanırken TBMM kürsüsünden Yargıtay’a 160 militan atadınız dediğim zaman suçlanan ben oldum. Şimdi haklı çıktım. Bütün bu atamaları kim yaptı? Bütün bu atamaların yanlış olduğunu, yargının bağımsızlığının, tarafsızlığının elden gittiğini ben söyledim. Ergenekon, Balyoz davalarının yanlış olduğunu masum bir sürü kişinin o davalarda mahkum edildiğini söyledim. Benim hakkımda fezlekeler düzenlendi. İlker Başbuğ tutuklandığı zaman bu ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı, adalet bakanı yok muydu? Ahmet Şık’ın daha yayınlanmamış kitabı için tutuklanıp hapse atıldığı zaman bu ülkenin başbakanı, adalet bakanı yok muydu? Biz itiraz ediyorduk. Şimdi 17-25’ten sonra anlaşıldı. Ama bu 17-25 olayını aklama operasyonuna dönüşmesin o ayrı bir şey.

Soru: 17-25 Aralık’la ilgili görüşleriniz değişti mi? 
Hayır hayır hepsi doğru. Bu olayı kullanarak başka bir olayı aklamaya kimse yeltenmesin. Siyaset kurumunun temel görevlerinden biri halka hesap vermektir. İnancımıza uygun olarak ifade edeyim kul hakkı yememektir siyasetçinin görevi. Biz buna inanırız. Eğer devlet soyulmuşsa orada bir sorun var demektir. Biz demokrasiyi, insan haklarını savunuruz, kadın-erkek eşitliğini savunuruz, devlette liyakat esasını, yargının bağımsızlığını savunuruz, işkencelere karşıyız biz kim olursa olsun. Dün Tahir Elçi’nin eşi bir açıklama yaptı. İşkenceye karşı çıktı. Darbecilere işkence yapılmasına karşıyız. İşkenceye karşı olan kişi hayatının önemli dönemlerinde işkenceyi yaşamış olan kişilerdir. Bunun ne kadar ağır bir insanlık suçu olduğunu biliyorlar. Bundan en çok dersi siyasetçilerin çıkarması lazım.

Soru: Bu aşamadan sonra devletin komuta kademesinde, MİT müsteşarlığında bir değişiklik olur mu, olmalı mı? 
Yeni bir hedef koyması lazım hükümetin ve çıkıp millete söz vermesi lazım. Ben devlet yönetiminde liyakat esasına uyacağım demesi lazım. Plan bütçe komisyonu üyeliği yaptığım sırada hakim sınavları var. Bir çocuk hukuk mezunu açılan bütün sınavlarda ya 1. ya 2. Yazılıyı kazanıyor ama sözlüde bu çocuğu eliyorlar. Çocuk dava açtı. Danıştay karar verdi sözlüye kamera konacak dendi. Sonra hükümet bir kanun getirdi ve sözlü sınavlarına kamera konmaz dendi. Bu çocuğun tek bir kusuru varsa Tunceli’de doğmuş olması. Cemaatten olmuş olsaydı el üstünde tutulacaktır. Liyakat için kişinin kimliğine doğduğu şehre bakılmaz. Rahmetli Ecevit KPSS sınavını getirdi. Bu liyakatin ilk adımıdır. Bizim siyasi partiden, filan kimlikten diye bu olmaz. Bugün bakanlıkların cemaatler tarafından paylaşıldığını da çok iyi biliyoruz. Türkiye'yi bu felakete götürür. Ben kişilerin inancına saygı gösteririm ama benim inancım benim yükselmeme gerekçe olmamalı. Benim aklım benim birikimin ve benim saygın duruşum gerekçe olmalı.

Soru: TSK’da böylesine ciddi bir darbe girişimini başlatabilecek kadar cemaat mensupları ya da paralel yapı mensupları olduğuna inanabilir miydiniz yada bu kadar ele geçirildiğine dair bilgi var mıydı? 
TSK bu tür yapılanmalara izin vermek istemedi. Ama 2002’den başlayarak bunu da üzülerek ifade ediyorum özel bir tartışma alanı başlatmak istemiyorum. Belli yapılanmaları ordunun dışına çıkarmak istediler. Ordu cemaat yapılanmaları, etnik kimlik yapılanmaları, inanç yapılanmaları değildir ordular. Orduların temel hedefi kendi ülkesinin güvenliğini korumaktır. Öyle bir güvenlik oluşturmalı ki aynı zamanda yapısıyla gücüyle caydırıcı güç olma niteliğine de kavuşabilmeli. Yüksek Askeri Şura’larda bu askerleri atamazsınız diye muhalefet şerhi kondu. Şimdi darbe sonrası parlamentoda yaptığım bir konuşmamda, ‘bu darbeden hepimizin çıkaracağı dersler var. Her partinin özeleştiri yapması lazım. Bir ülke belli bir noktaya kendiliğinden gelmez. Bir altyapı oluşturuldu. 3-5 kişiyi görevden alarak bu çözülmez. Önce zihniyetimizi değiştireceğiz.

Soru: O zaman genelkurmay başkanlığının milli savunma bakanlığına bağlanması fikrine ne dersiniz? 
Milli savunma bakanlığına bağlı olmasıyla başbakan bağlı olması arasında bu yapıda ne fark var. Asker dedi ki bunlar Gülen cemaatindedir ordudan çıkması lazım dedi. Dönemin başbakanı hayır bunların kalması lazım dedi. Milli savunma bakanına bağladığınızda tablo değişecek mi? Önce zihniyet değişikliği yapmak gerekiyor. Her kurumun kendi kültürü vardır. Bu kültür tümüyle liyakat üzerine inşa edilmiştir. Örneğin ben kendi hayatımdan örnek vereyim. Hesap uzmanları sınavına girerken biz üniversitelerde en iyi yetişmiş kişileri seçerlerdi. En başarılı öğrencileri almak isterlerdi ki bütün kurumlar yarışırdı. Ben daire başkanı olduğum gün kimden sonra genel müdür yardımcısı olacağımı gayet iyi biliyordum. Ama sonra bu kuralların tamamı alt üst edildi ve devletin temel kurumları sıcak siyasete kurban edildi. İlk yaptığımız dışişleri bakanlığının bütün kadrolarını alaya aldık monşer dedik. Oysa dışişleri bakanlığı farklı bir dil kullanır farklı bir kültürü vardır. Bürokraside olduğum dönemde sayın Özal’ın başbakanlık konutunda sayın Özal’la sayın Çiller’le, sayın Demirel’le tartışırdık. Bu yanlıştır derdik doğru budur derdik ama siyasal tercih size aittir derdik. Ama benim görevim neyin yanlış neyin hatalı olduğunu nasıl sonuçlar doğuracağını anlatmaktır.

"MİTİNG HERKESE AÇIK"

Partilere özel bir davet mektubu göndermedik ama herkese açık. Darbelerin acısını yaşayan bir partiyiz. Biz hep birinci sınıf demokrasiyi savunduk.

"DARBENİN PANZEHİRİ DEMOKRASİDİR"

Bizim geçmişi bir tarafa bırakıp geleceğe bakmamız lazım. Darbenin panzehiri demokrasidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan aradı tutumumuzdan dolayı teşekkür etti.

Bütün siyasi partiler bir paydada buluştu

Her kaos sonrası ihbar furyası başlar. Karar alırken daha dikkatli kararlar alınmalı. Varsa suçlu biri gereğini yaparsınız. Kimse buna itiraz etmez."

"Mağduriyet sınıfı yaratılırsa bu doğru olmaz

"Cadı avı süreci başlatılırsa doğru olmaz. Herkes hukuk içinde yargılanmalı"

"HULUSİ AKAR YAŞADIKLARINI ANLATTI"

Sayın Genelkurmay Başkanımızla Meclis Başkanımızın odasında bir aradaydık ve bu olaylar görüşüldü, tartışıldı. Genelkurmay Başkanı yaşadıklarını aktardı ama onun dışında bir görüşmemiz olmadı.