Maria Yoldaş

ABONE OL

Mustafa Suphi, 10 Eylül 1920?de Bakü?de toplanan Umumi Türk Komünistleri Kongresi?nde TKP?nin Türkiye politikası hakkında şunları diyordu: ?Teşkilat dönemlerini geçiren ve şimdiye kadar birer grup halinde yaşayan Türkiye komünistleri, bu kongreden teşkilatlı ve birleşmiş bir parti olarak çıkmakla, yeni bir yaşam dönemine ayak basıyorlar. Partinin önünde duran birinci görev, bundan sonra memleketimiz işçi ve rençberleri arasında fikrimizi kuvvetle ve hızla yayarak, halkın kaderini kendi eline verecek sebep ve kabiliyetleri hazırlamaktır. Memleketimizin her türlü dereceden sınıf uzlaşmalarının ve yalanlarının ortaya döküldüğü böyle bir dönemde, böyle bir buhran döneminde halkın kaderini kendi eline alarak iş görmesi bir zaruret haline giriyor. Bu işte doğru yolu gösterme görevi, Komünist Partisi'nin üzerine düşmektedir. Komünist Partisi için memlekete musallat olan düşmanları kovmak nasıl bir görev ise, içte halkın sırtından geçinen yağmacı ve asalak sınıfları da hazır yiyicilik halinden çıkarıp, yumruk altında çalıştırmak da o derece esaslı bir görevdir.? (Mete Tunçay, Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler)Emperyalist işgal altındaki Anadolu?da süren mücadeleye katılmak isteyen TKP, Mustafa Kemal?le iletişim kurar. Mustafa Suphi, Mustafa Kemal?le yaptığı yazışmalardan sonra bir grup yoldaşı ile harekete geçer ve bu grup, 28 Aralık 1920?de Kars?a gider. TKP?liler Kars?ta coşkuyla karşılanırlar. Kars?ta bir süre kalan grup, Erzurum?a geçer. Ancak onları Erzurum?da, Erzurum Valisi Hamit?in yönlendirdiği ve Anadolu?nun ilk anti komünist teşkilatlarından biri sayılması gereken Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti?nin kışkırttığı saldırgan bir ?kitle? karşılar. Bu yüzden TKP?liler Erzurum?a giremezler. Grup Trabzon?a yönlendirilir. Yol boyunca türlü provokasyonlarla karşılaşan TKP?lileri Trabzon?da daha büyük bir felaket beklemektedir.TKP?liler Trabzon?a gelmeden önce, İstikbal Gazetesi ve Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ile eski Teşkilat-ı Mahsusa?cıların kışkırtmaları sonucu halk galeyana getirilmiştir. Artık, TKP?lilerin Trabzon?da ?can güvenliklerini sağlayamama sorunu? vardır ve yetkililere göre yapılması gereken tek şey, Sovyetler Birliği?nin Trabzon Konsolosu Bagirof?un ikna edilip, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının deniz yoluyla Batum?a geri gönderilmesidir!..Trabzon yakınlarında kayıkçılar kahyası Yahya Kaptan ve adamlarının kuşatması altında tutulan TKP?liler, silahsızlandırılmış bir vaziyette, Yahya Kaptan?ın ?tedarik ettiği? bir takaya bindirilip Batum?a ?yolcu edildiler?. Bu takada, Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Aşçıoğlu Bahaeddin, Kasım Hulusi, Kıralioğlu Maksut, Hilmioğlu İsmail Hakkı, Ahmetoğlu Hayrettin, Hakkı Bin Ahmet Ali, Emin Şefik, Tevfik Bin Ahmet, Kazım Bin Ali, Hatipoğlu Mehmet, Hacı Mustafaoğlu Mehmet, Nazmi Bin İbrahim ve Mustafa Suphi?nin eşi Maria (Meryem) vardır.Yahya Kaptan ve adamları, 28 ? 29 Ocak 1921 gecesi, Sürmene açıklarında Mustafa Suphi ve on dört yoldaşının bindirildikleri takaya saldırdılar ve Mustafa Suphi?nin eşi hariç herkesi öldürüp Karadeniz?e attılar.Yaygın görüş, bu katliamda on beş komünistin öldürüldüğü yönündedir. Ama bu doğru değil; Mustafa Suphi?nin eşi Maria, öldürülüp denize atılmadı ve fakat ölümden daha beter bir hale getirildi. Eşini ve on üç yoldaşını hançerlerle parçalayıp denize atan Yahya Kaptan, Maria?yı seks kölesi yapmak için sağ bıraktı ve ?ahalinin? bilgisi dahilinde onu evine kapattı. Yahya Kaptan uzun süre tecavüz ettiği Maria?yı, Trabzon eşrafından Nemlizade Ragıp Bey?e devretti, sonra oradan alıp Rize?li ?kabadayılara? hediye etti. Ve Maria yoldaş, bu serserilerin tecavüzlü aleminde hayatını kaybetti.Hamit Erdem, ?Mustafa Suphi: Bir Yaşam ? Bir Ölüm? başlıklı çalışmasında, olayın tanıklarından Trabzon?lu genç komünist Abdülkadir?in anlatımına yer vermiştir; ?Kadının (Maria?nın) hangi evde olduğunu haber almak üzere uğraştım. Fakat hiçbir taraftan malumat alamadım. Önce Kahya?nın evinde olduğunu, sonra Nemlizade Ragıp Bey?in evinde olduğunu söylediler. Bazı üç dört defa olmak üzere evlerinin kapılarından geçiyordum. İhtimal rast getirir veya pencereden bakarken görüp nerede olduğunu haber alırım diye uğraştım. Fakat hiçbir taraftan haber almadım. Bilahare epey zaman geçtikten sonra kadının Kahya tarafından Rizelilere hediye edildiğini ve orada bir zevk arasında öldürdüklerini haber aldım.?Kuşkusuz, Mustafa Suphi ve on üç yoldaşının katlinden ve Maria yoldaşın yaşadığı trajediden yalnızca kayıkçılar kahyası Yahya ve adamlarını sorumlu tutmak mümkün değildir.TKP?lilerin katledilmesi ve Meryem yoldaşın yaşadığı trajedinin birinci dereceden sorumlusu sayılan kayıkçılar kahyası Yahya?nın oğlu Osman Kahya, Mete Tunçay?a yazdığı 15. 12. 1967 tarihli mektupta, babasının o zamanlar vatani bir görev yaptığından bahsetmiş ve ?asıl katilin bugün tapılan biri? olduğunu belirtmiştir.Yahya Kaptan, Trabzon Müdafaa-i Milliye reisinin sağ kolu ve Mustafa Kemal?in koruması Topal Osman?ın kıyıcı adamlarından biridir. Ve Yahya Kaptan?ın canını alan da Topal Osman?dır: Mustafa Suphi?lerin katlinden sonra sağda solda ?boşboğazlık eden? ve ?Sanki bütün işlerde ben tek başıma mı idim? Daha üstüme varırlarsa her şeyi olduğu gibi ortaya dökerim? dediği bilinen Yahya Kaptan, yine Topal Osman?ın adamları tarafından 3 Temmuz 1922?de öldürülür.TKP?lilerin katledilmesi olayı ile Kazım Karabekir?i ilişkilendiren pek çok yorum vardır. Şevket Süreyya Aydemir, katliamdan, Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ile Kazım Karabekir?i sorumlu tutmaktadır. Kazım Karabekir?in, Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti tarafından tezgahlanan ?ahaliyi komünistlere karşı kışkırtma? faaliyetlerine rağmen gerekli koruma önlemlerini almayıp, TKP?lilerin katledilmelerine ?meydan verdiği? iddiası yaygındır.Ve Kazım Karabekir?e giden 29 Aralık 1920 tarihli Mustafa Kemal imzalı bir telgrafta şöyle denilmektedir: ?Ankara?da komünist cereyanları arzu hilafınadır. Bakû Türk Komünist Fırkası Reisi Mustafa Suphi?nin bu cereyanları körüklemesi sakıncası akla gelmektedir. Bir defa kendisini gördükten sonra devletlilerinin görüşlerinin bildirilmesini rica ederim?22 Ocak 1921?de, yani TKP?lilerin katlinden bir hafta önce Mustafa Kemal?in BMM?de yaptığı konuşma ise, son derece manidardır: "İşte bu serseriler, Türkiye Komünist Fırkası diye bir fırka teşkil etmişlerdir ve bu fırkayı teşkil edenlerin başında da Mustafa Suphi ve emsali bulunmaktadır. Bunlar kendilerine para veren, kendilerini himaye eden ve bunlara ehemmiyet atfeden Moskova'daki prensip sahiplerine yaranmak için birtakım teşebbüsatı serseriyanede bulunmuşlardır. Bu suretle memleketimize, milletimize hariçten komünizm cereyanı sokulmaya başlanmıştır..."O yıllarda Anadolu?da süren mücadeleye silah ve para yardımı yapan Sovyetler Birliği?nin bu katliam karşısındaki tutumu, ayrıca değerlendirilmeye muhtaçtır. Trabzon?dan ?Batum?a gitmek üzere? yola çıkartılan TKP?lilerin akıbetini Ankara hükümetinden soran Sovyetler Birliği?ne verilen yanıt, ?Mustafa Suphi ve diğer on dört kişinin bir deniz kazası sonucu öldükleri? şeklindedir. Ve Ankara hükümetinin bu açıklaması, Sovyetler Birliği?ne ?doyurucu? gelmiştir!..Mustafa Suphilerin katli ve Maria yoldaşın yaşadığı trajedi hakkında dönemin komünistleri de gerektiğince tepki veremediler. Bunun bir nedeni, TKP?nin Anadolu?da henüz yeterince güçlenememiş olmasıdır belki, ama sanırım en önemli neden, bu olaydan kısa bir süre sonra, 16 Mart 1921?de, Ankara hükümeti ile Sovyetler arasında imzalanan dostluk anlaşmasıdır.Velhasıl, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmeleri olayı, henüz hesabı sorulmamış bir büyük siyasi cinayet olarak ortada duruyor ve ?zaman aşımı? kapsamının dışında kalan bu tarihsel olayın hesabını sormak, bütün komünistler için ?siyasi bir görev?, Maria yoldaşın yaşadığı trajedinin hesabını sormak ise ?vicdani ve siyasi bir görev? sayılmalıdır