Hakkı Tan

Hakkı Tan

Homovictimus

Elitlerin Esir Aldığı Demokrasi: Epstein Vakası

24 Temmuz 2025 - 20:06 - Güncelleme: 24 Temmuz 2025 - 20:11

Demokrasi, şeffaflık, hesap verebilirlik ve halkın egemenliği gibi temel direkler üzerinde yükselir. Peki, bu direkler sarsıldığında, hatta içeriden çürütüldüğünde ne olur? Son yıllarda sıkça tanık olduğumuz gibi, kurumlar yozlaşır, adalet seçkinler için işleyen bir araca dönüşür ve halkın gerçeğe ulaşma hakkı gasp edilir. İşte Jeffrey Epstein vakası, bu tehlikeli gidişatın sadece bir suç haberi değil, aynı zamanda demokrasinin nasıl esir alındığının acı bir örneğidir.
Hakkı Tan'ın "Demokrasi ve Epstein Rejimi" başlıklı makalesi, bu konuyu derinlemesine inceliyor. Tan'a göre Epstein'ın kurduğu suç ağı, sadece bireysel bir sapkınlık değil; hukuki dokunulmazlık, medyanın suç ortaklığı ve "bilgisel şiddet" gibi unsurların bir araya gelerek demokrasinin kalbine indirdiği sistemik bir darbedir. Epstein rejimi, bir anomali değil, sistemdeki çürümenin bir belirtisidir.
Adalet Değil, Koruma Kalkanı: Hukuk Elitler İçin Bükülürse
Bir demokraside hukuk, adaletin tecellisi için en büyük güvencedir. Ancak Epstein olayında hukuk sisteminin, adaleti sağlamak yerine faili koruyan bir kalkan olarak kullanıldığına şahit olduk. 2008 yılında yapılan ve detayları gizli tutulan "Yargılamama Anlaşması", hukukun seçkinler için nasıl askıya alınabildiğinin somut bir kanıtıdır. Bu durum, adeta modern bir "istisna hali" yaratıyor; kanunlar sıradan vatandaşlar için işlerken, güçlü ve zengin olanlar için geçersiz kılınıyor. Bu, demokrasinin temelindeki eşitlik ilkesine ihanettir.
Görmedim, Duymadım, Bilmiyorum: Medyanın Büyük Suskunluğu
Peki, bu karanlık ağ yıllarca nasıl gizli kalabildi? Cevabın bir kısmı, ana akım medyanın uzun süren sessizliğinde yatıyor. Bu sessizlik, basit bir gözden kaçırma değil, yapısal ve ekonomik bağımlılıkların bir sonucu olarak ortaya çıkan kasıtlı bir cehalet halidir. Tan, bu durumu "bilgisel şiddet" olarak tanımlıyor; yani bilginin, gerçeğin kasıtlı olarak halktan saklanarak belirli grupların susturulması ve görünmez kılınmasıdır. Medya, dördüncü kuvvet olma görevini unutup elitlerin suçlarını örten bir suç ortağına dönüştüğünde, demokrasinin en önemli denetim mekanizmalarından biri de çökmüş demektir.
"Kompromat": Şantajla Yönetilen Bir Dünya mı?
Epstein'ın ağının Suudi prenslerden Rus oligarklarına uzanan ulusötesi yapısı, meselenin ne kadar derin olduğunu gözler önüne seriyor. Bu tür elit ağlarının en önemli silahlarından biri ise "kompromat" yani şantaj amaçlı kullanılan belgeler ve bilgilerdir. Bu materyaller, siyasi ve kurumsal kararların özgür iradeyle değil, şantaj tehdidi altında alınmasına neden olabilir. Elbette bu iddialar dikkatle ve kanıtlarla ele alınmalıdır, ancak potansiyel bir şantaj mekanizmasının varlığı bile demokratik yönetişim için büyük bir tehdittir.
Nihai Kurban: Demokrasinin Ta Kendisi
Epstein'ın suçları, sadece masum insanlara fiziksel olarak zarar vermekle kalmadı, aynı zamanda onları korumakla yükümlü olan demokratik kurumlara da sembolik bir şiddet uyguladı. Adalet ve medya kurumlarının bu çöküşü, halkın sisteme olan güvenini temelden sarsarak kurumsal bir çürümeye yol açıyor.
Sonuç olarak Epstein vakası, bize demokrasinin ne kadar kırılgan olduğunu ve elitlerin kontrolü, hukukun manipülasyonu ve medyanın sessizliği karşısında nasıl savunmasız kalabileceğini gösteriyor. Bu çürümeye karşı panzehir ise "bilgisel cesaret", yani gerçeği talep etme ve onun peşinden gitme cesaretidir. Şeffaflığı artırmak, hesap verebilirliği sağlamak ve sivil toplum olarak uyanık kalmak, demokrasimizi bu tür rejimlerden korumak için tek yoldur. 
Tan, Hakki, Democracy and the Epstein Regime: A Democracy Abused and Raped in Captivity  (July 08, 2025). Available at SSRN: http://dx.doi.org/10.2139/ssrn.5343801


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum