Yaşadığımız küresel salgınlar, bize acı bir gerçeği hatırlattı: İnsan sağlığı, hayvanların ve gezegenimizin sağlığından ayrı düşünülemez. Bu fikirden yola çıkan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), son yıllarda "Tek Sağlık" (One Health) adını verdiği bir yaklaşımı sıkça dile getiriyor. Kulağa harika geliyor, değil mi? Bütüncül, doğaya saygılı bir sağlık anlayışı...
Ancak "Nature's Health Is Human Health" (Doğanın Sağlığı İnsanın Sağlığıdır) başlıklı yeni bir eleştirel analiz, bu parlak söylemin ardında rahatsız edici bir gerçeği ortaya koyuyor. Yapılan kapsamlı bir inceleme, DSÖ'nün 15 temel belgesi ve 4 stratejik metnini mercek altına alarak, kurumun doğayı kendi hakları olan bir varlık olarak değil, sadece insanlığın faydalanacağı bir kaynak olarak gördüğünü gözler önüne seriyor.
Söylem Başka, Eylem Başka
Araştırmaya göre DSÖ, reformist bir dil kullanmasına rağmen, uygulamada insan merkezli, teknolojiye dayalı ve neoliberal bir çizgide kalmaya devam ediyor. Peki, bu ne anlama geliyor?
Doğa, Bir Araç mı?: DSÖ'nün belgelerinde "optimize etme", "fayda-maliyet analizi" ve "ortak yönetim" gibi ifadeler sıkça kullanılıyor. Bu dil, doğayı korunması gereken yaşayan bir özne olarak değil, insan sağlığı için yönetilmesi gereken bir "kaynak" olarak konumlandırıyor. Bu bakış açısı, insan ve doğa arasında bir hiyerarşi kurarak kadim bilgeliği ve yerli halkların doğayla barışık yaşam felsefelerini göz ardı ediyor.
Parayı Veren Düdüğü Çalar: Belki de en endişe verici bulgu, DSÖ'nün finansal yapısıyla ilgili. Kurumun 2022 bütçesinin tam %79'u, genellikle kendi çıkarları olan özel vakıflardan gelen gönüllü bağışlara dayanıyor. Bu durum, DSÖ'nün bağımsızlığını tehlikeye atıyor ve politikalarının, topluluk merkezli yaklaşımlar yerine, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO'lar) gibi piyasa dostu çözümlere yönelmesine neden olabiliyor.
"Sağlık" Adına Kontrol: Analiz, Michel Foucault'nun "biyopolitika" kavramına atıfta bulunarak, "insan sağlığı" normunun nasıl bir disiplin aracı haline geldiğini tartışıyor. Belirlenen standartların dışına çıkan her şey "tehdit" olarak etiketlenerek, bireylerin ve toplulukların özerkliği kısıtlanabiliyor. Bu durum, "sağlık güvenliği" bahanesiyle gezegenin doğal alanlarının kontrol altına alınmasına ve bir nevi "ekolojik sömürgeciliğe" zemin hazırlıyor.
Alternatifler Mümkün
Peki, karamsarlığa kapılmak yerine ne yapabiliriz? Rapor, umut veren alternatifleri de inceliyor:
Zapatista Sağlık Komiteleri: Meksika'daki Zapatistaların özerk sağlık sistemleri, sağlığı metalaştırmayı reddeden, yerli bilgeliği kolektif ve halk öncülüğünde bir yönetimle birleştiren bir model sunuyor.
Doğanın Anayasal Hakları: Ekvador ve Bolivya gibi ülkeler, "Sumak Kawsay" (İyi Yaşam) ilkesini anayasalarına dahil ederek doğaya tüzel kişilik hakkı tanıyor. Bu, sağlık politikalarının biyolojik indirgemecilik yerine ekolojik uyum çerçevesinde ele alınmasını sağlıyor.
Eyleme Çağrı: "Dünya İçin DSÖ"
Eleştirel analiz, somut önerilerle son buluyor. DSÖ'nün özel fonlara bağımlılıktan kurtulması için üye devletlerin zorunlu katkılarının artırılması talep ediliyor. Yerli halkların sağlık sistemlerinin tanınması ve doğanın haklarının DSÖ'nün anayasal çerçevesine dahil edilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Bu hedeflere ulaşmak için "WHO for Earth" (Dünya için DSÖ) adında küresel bir kampanya başlatılması öneriliyor. Bu kampanya, çevre, sağlık ve insan hakları gruplarını bir araya getirerek, DSÖ'yü gerçek bir dönüşüme zorlamak için sivil toplum baskısı oluşturmayı amaçlıyor.
Sonuç olarak, "Tek Sağlık" güzel bir ideal olabilir. Ancak bu idealin, doğayı sömüren bir sistemin paravanı haline gelmemesi için hepimizin sorgulayıcı ve talepkâr olması gerekiyor. Çünkü unutmamalıyız ki, doğa sağlıklı olmadan, insan da sağlıklı olamaz. Orjinal metin
Tan, Hakkı, Doğanın Sağlığı İnsan Sağlığıdır: Ekolojik Krizde WHO'nun İkiyüzlülüğünün Kritik Analizi (27 Haziran 2025). SSRN'de mevcuttur: https://ssrn.com/abstract=5327497
FACEBOOK YORUMLAR