ÇOBAN YILDIZI

Şeyma Kelekçi
ABONE OL

Yüzme bilmeden daha, deniz görmeden, hiç güneşte yanmadan…                                                                              Şimdi ölmek istemem, bir kalbi sarmadan, aşkı tatmadan daha…                                                                              Şimdi ölmek istemem daha hiç gülmeden…                                                                                                                Çoban Yıldızı! Sen benle kal… Çoban Yıldızı! Hep benle kal…

Dayanamadı bir çoban yıldızı daha kaydı bu hayattan… Gencecik daha 20 yaşında. Geride yaşanmamış yıllar bıraktı. Bir de gözü yaşlı anacığını… Yüzü hiç gülmemiş belli. Yaşayamamış, hayal dahi edememiş… Enes’in, “19 yaşımı asla böyle hayal etmemiştim. Anlıyor musun!? Bu şekilde yaşamaya katlanamıyorum” haykırışını belki kimse duymamış belki duysa da dikkate almamış!

Düşünmesi, karar vermesi, gelgitleri derken hamile kalırsın. Sonra 9 ay sabreder beklersin itinayla. Karnını bile seversin içinde o var diye. Klasik müzik dinletirsin, dua edersin sürekli… Yanında kötü konuşmalarına dahi izin vermezsin etkilenmesin diye… Uyuyamaz, rahat hareket edemezsin.

Ayakkabını bile tek başına bağlayamayacak duruma gelirsin. Miden bulanır, kusar, aş erir, lavabodan çıkamazsın. Hiç düşünmez ah vah demezsin. 9 ay boyunca ağrı kesici ilaç dahi almazsın. Saçını boyatmaz, makyaj yapmaz, kilo almaya devam edersin. Bilirsin çünkü bu işin sonunu… Sonunda kucağına alırsın. Günlerce uyumaz, evden çıkmaz, lohusalığı dibine kadar yaşarsın. Süt telaşına düşersin. Onun için herkesle mücadele eder hatta kendinle bile insan üstü bir savaş verirsin.

İnsanlıktan çıkar anne denen o muhteşem varlığa dönüşürsün. Mücadelen bitmez, etkinliği, okulu, dersi, kursu derken bir insan şekillendirmenin o büyük hazzına varırsın. Onun için her şeye katlanırsın. Susarsın, savaşırsın… Sadece ona odaklanırsın. Gerisi teferruattır artık bu hayatta… O minik elleriyle sana bir sarılır; tüm evren ordadır. Kokusunu içine çekersin; tüm sıkıntıların biter.  Sonra herhangi bir sebepten ellerinden kayar ve gider… Zerresini dahi bulamazsın. Sonra birileri çıkar bir şeyler söyler anlamsız. Artık hiçbir şeyin anlamı kalmaz zaten…

Yaşayamayacağınız zamanlar gelir aklına… Yapamadıklarınız… Yapamayacaklarınız. Artık büyümez hep o yaşta kalır. Hep 20 yaşındadır. İçin acır sananlar olur. İçin acımaz yok olur.
Halbuki istedikleri çok masumdur ve basittir… Gülmektir belki, belki sinemaya gitmektir, belki dans etmektir arkadaşlarıyla, belki dertleşmektir, belki de ona sorulsun istemiştir yapacaksın denilmesinden önce… Hayatı ailesiyle paylaşmaktır belki, belki soru sormak ve cevap almak istemiştir. Anlatmak ve anlaşılmak istemiştir belki de… Dinlensin istemiştir söyledikleri belki de… Belki tartışabilmektir hayali babasıyla, belki de öğretmenleriyle sohbettir…

Belki biraz anlayış ve hoşgörüdür istediği, saygı duyulmasıdır varlığına, baskı kurmadan korkutmadan sevgiyle öğretilmesidir bazı şeylerin…