Işıl Öykü'nün, Hayatını Kaybettiği Kazanın İlk Duruşması Görüldü
Pendik’te 15 yaşındaki Işıl Öykü Dinç'e çarparak ölümüne neden olan hemşire Ömer Faruk Ballı (26), 'Taksirle ölüme neden olma' suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davada hakim karşısına çıktı. Sanık Ballı, “Bu olay nedeniyle üzgünüm, çok pişmanım. Psikolojik olarak da çok yoruldum. Sosyal medyadan hakaret ve ölüm tehditleri aldım. Can güvenliğim yönünden korkuyorum. Maalesef böyle bir olay yaşandı. Ailesinden çok özür dilerim” dedi.
Editör: İlk Haber
22 Kasım 2025 - 08:31 - Güncelleme: 22 Kasım 2025 - 08:47
Olay, 18 Mayıs’ta Pendik Sahilyolu Kaynarca Mahallesi Erol Kaya Caddesi Tuzla istikametinde meydana geldi. 34 KAB 356 plakalı otomobilin sürücüsü ve özel bir hastanede hemşire olan Ömer Faruk Ballı (26), yolun karşısına geçmek isteyen 15 yaşındaki Işıl Öykü Dinç'e çarptı. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Yapılan müdahalelere rağmen Işıl Öykü Dinç olay yerinde
hayatını kaybetti.
Olayla ilgili soruşturmayı yürüten Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Ömer Faruk Ballı'nın 'Taksirle ölüme neden olma' suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talep edildi.
Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün ilk celsesi görülen duruşmaya, tutuksuz sanık Ömer Faruk Ballı, ölen Işıl Öykü Dinç’in annesi Özlem Dinç, baba Yunus Dinç ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada savunmasını yapan tutuksuz sanık Ömer Faruk Ballı, “Olay günü Pendik’e gittik. AVM’ye geçtik. Alışveriş yaptıktan sonra Tuzla’ya doğru yola çıktık. İDO’yu geçtik. Sağ kör noktamda bir ses duydum. Sesle birlikte nişanlımın üzerinde cam parçaları gördüm. Yavaşlayarak sağa çektim ve araçtan indim. Arkaya doğru baktığımda birine çarptığımı fark ettim. Sonrasında nişanlıma dönüp, ‘iyi misin?’ dedim. Sonrasında olay yerine geçtim. Olay yerine geçtiğimde arkamdan nişanlım geliyordu. ‘112’yi aradınız mı?’ diye bağırdığımda, birkaç kişi aradığını söyledi. Sonrasında bir anda bağrışmalar oldu. ‘Aracı kim sürüyordu?’ şeklinde bağrışmalar olunca polis memurları zaten oradaydı. Eğildiğim, nabzına bakmaya çalıştığım esnada polis memurları ekip aracına binmem gerektiğini söyleyip bizi uzaklaştırdılar. Bu olay nedeniyle üzgünüm, çok pişmanım. Psikolojik olarak da çok yoruldum.
Sosyal medyadan hakaret ve ölüm tehditleri aldım. Can güvenliğim yönünden korkuyorum. Maalesef böyle bir olay yaşandı. Ailesinden çok özür dilerim” dedi.
“KIZIMA VERİLEN KUSURU KABUL ETMİYORUM”
Hayatını kaybeden Işıl Öykü’nün babası Yunus Dinç, “Sanığın bir sağlıkçı olarak, hatta yoğun bakım hemşiresi olarak, yanında oturduğunu söylediği Ayten B. de yoğun bakım hemşiredir. Böyle bir
kaza olduktan sonra yalnızca nabzını kontrol etmesi. 14 yaşında bir çocuğa bunu yapıp, polis kendisini polis otosunu götürürken neden ‘ben yoğun bakım hemşiresiyim’ diyerek müdahalede bulunmuyor. 50-60 kilometre hızla gittiğiniz bir yolu frene bastığınız, ya da birine çarptığınız anda yaya tam kusurlu olsa bile yaya ters basar, bacağı kırar, kolunu kırar, ancak ölüm olmaz. Sanığın hıza ilişkin beyanını
kabul etmiyorum. Ayrıca kaza tespit tutanağında kızıma verilen kusuru da kabul etmiyorum. Kızım yaya geçidi üzerindeydi” dedi.
Hayatını kaybeden Işıl Öykü’nün annesi Özlem Dinç de, “Sanık aynı aracı kiralasın, 50-60 kilometre hızla bana çarpsın, eğer ölürsem şikayetten vazgeçeceğim. Kaza tespit tutanağını kabul etmiyorum. Kızım yaya geçidindeydi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, televizyon programında verdiği demeçte şöyle söylüyor; bir aracın bir kişiye çarpıp ölüme sebebiyet vermesi ve vücutta doku hasarı verebilmesi için en az 80 kilometre hızla çarpması gerekiyor. Buna ilişkin elimizde video görüntüleri var. Işıl’ın yere düştükten ambulansa bindirilene kadar görüntüleri var. Sanık veya eşi asla kızımın başında değiller. İnsanların, polis orada değilken ve daha sonra polis oradayken de ‘doktor yok mu, hemşire yok mu?’ diye bağırmalarına dair görüntü kayıtları var. Çevreden bir vatandaşın kızıma kalp masajı yaptığına dair görüntüler ve tanıklarımız var” dedi.
Duruşmada pedagog eşliğinde SEGBİS ile tanık olarak dinlenen 15 yaşındaki N.R. ise, “olay 18 Mayıs’ta oldu. Olay günü Işıl ile biz sahil tarafındaydık ve karşıya geçecektik. Karşıya geçmek için kaldırımda yürüyorduk. Benim önümdeki iki kişiye yol verirken Isıl’ın havada uçtuğunu gördüm. Dona kaldım ve sonra Işıl’ın yanına gittim. Ben ışıkları hatırlamıyorum. Işıl’ın havada uçtuğunu hatırlıyorum” dedi. Mahkeme hakiminin, “karakolda Işıl’ın kırmızı da geçtiğini beyan etmişsin” diye sorması üzerine tanık N.R., “Ben ışığı hatırlamıyorum. Sadece Işıl’ın uçtuğunu hatırlıyorum. Hazırlık beyanımda ne dediğimi hatırlamıyorum. Ben olayın şokundaydım. Polisler üzerime geldi, hırpaladı. Karakolda ne dediğimi hatırlamıyorum. Şimdiki beyanımdoğrudur” dedi.
Olay günü sanığın yanında bulunan sanığın eşi tanık Ayten Ballı, “Sanık eşimdir. Öğle saatlerinde Pendik’e gelinliğimi almaya gitmiştik. AVM’ye girip Tuzla’ya doğru dönüş yolundaydık. Trafikte normal akıştayken sağ tarafımda bir anda gölge gördüm ve ‘tak’ diye bir ses geldi. Ömer durup aracı sağa çekti ve araçtan indi. Benim sağ tarafımdaki cam buzlu şekilde inmiş durumdaydı. Neye çarptığımızı da bilmiyorduk. Sonrasında Ömer aşağı indi, ben inmeye çalıştım. Sağ taraftaki kapım yarıya kadar açılabildi. Ben de indim. Ömer ‘iyimisin’ deyince ‘iyiyim’ dedim. Sonrasında yerde yatan kızın yanına ilerledik. Ömer, kızın yanına doğru ilerledi. Nabzına bakmaya çalıştı ancak polisler onu götürdü. Etraftaki insanlar 112’yi aramıştı. Ömer Faruk’u araca bindirdiler” dedi.
Mahkeme, eksiklerin giderilmesi için duruşmayı 23 Aralık 2025 tarihine erteledi.
hayatını kaybetti.
Olayla ilgili soruşturmayı yürüten Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Ömer Faruk Ballı'nın 'Taksirle ölüme neden olma' suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talep edildi.
Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün ilk celsesi görülen duruşmaya, tutuksuz sanık Ömer Faruk Ballı, ölen Işıl Öykü Dinç’in annesi Özlem Dinç, baba Yunus Dinç ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada savunmasını yapan tutuksuz sanık Ömer Faruk Ballı, “Olay günü Pendik’e gittik. AVM’ye geçtik. Alışveriş yaptıktan sonra Tuzla’ya doğru yola çıktık. İDO’yu geçtik. Sağ kör noktamda bir ses duydum. Sesle birlikte nişanlımın üzerinde cam parçaları gördüm. Yavaşlayarak sağa çektim ve araçtan indim. Arkaya doğru baktığımda birine çarptığımı fark ettim. Sonrasında nişanlıma dönüp, ‘iyi misin?’ dedim. Sonrasında olay yerine geçtim. Olay yerine geçtiğimde arkamdan nişanlım geliyordu. ‘112’yi aradınız mı?’ diye bağırdığımda, birkaç kişi aradığını söyledi. Sonrasında bir anda bağrışmalar oldu. ‘Aracı kim sürüyordu?’ şeklinde bağrışmalar olunca polis memurları zaten oradaydı. Eğildiğim, nabzına bakmaya çalıştığım esnada polis memurları ekip aracına binmem gerektiğini söyleyip bizi uzaklaştırdılar. Bu olay nedeniyle üzgünüm, çok pişmanım. Psikolojik olarak da çok yoruldum.
Sosyal medyadan hakaret ve ölüm tehditleri aldım. Can güvenliğim yönünden korkuyorum. Maalesef böyle bir olay yaşandı. Ailesinden çok özür dilerim” dedi.
“KIZIMA VERİLEN KUSURU KABUL ETMİYORUM”
Hayatını kaybeden Işıl Öykü’nün babası Yunus Dinç, “Sanığın bir sağlıkçı olarak, hatta yoğun bakım hemşiresi olarak, yanında oturduğunu söylediği Ayten B. de yoğun bakım hemşiredir. Böyle bir
kaza olduktan sonra yalnızca nabzını kontrol etmesi. 14 yaşında bir çocuğa bunu yapıp, polis kendisini polis otosunu götürürken neden ‘ben yoğun bakım hemşiresiyim’ diyerek müdahalede bulunmuyor. 50-60 kilometre hızla gittiğiniz bir yolu frene bastığınız, ya da birine çarptığınız anda yaya tam kusurlu olsa bile yaya ters basar, bacağı kırar, kolunu kırar, ancak ölüm olmaz. Sanığın hıza ilişkin beyanını
kabul etmiyorum. Ayrıca kaza tespit tutanağında kızıma verilen kusuru da kabul etmiyorum. Kızım yaya geçidi üzerindeydi” dedi.
Hayatını kaybeden Işıl Öykü’nün annesi Özlem Dinç de, “Sanık aynı aracı kiralasın, 50-60 kilometre hızla bana çarpsın, eğer ölürsem şikayetten vazgeçeceğim. Kaza tespit tutanağını kabul etmiyorum. Kızım yaya geçidindeydi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, televizyon programında verdiği demeçte şöyle söylüyor; bir aracın bir kişiye çarpıp ölüme sebebiyet vermesi ve vücutta doku hasarı verebilmesi için en az 80 kilometre hızla çarpması gerekiyor. Buna ilişkin elimizde video görüntüleri var. Işıl’ın yere düştükten ambulansa bindirilene kadar görüntüleri var. Sanık veya eşi asla kızımın başında değiller. İnsanların, polis orada değilken ve daha sonra polis oradayken de ‘doktor yok mu, hemşire yok mu?’ diye bağırmalarına dair görüntü kayıtları var. Çevreden bir vatandaşın kızıma kalp masajı yaptığına dair görüntüler ve tanıklarımız var” dedi.
Duruşmada pedagog eşliğinde SEGBİS ile tanık olarak dinlenen 15 yaşındaki N.R. ise, “olay 18 Mayıs’ta oldu. Olay günü Işıl ile biz sahil tarafındaydık ve karşıya geçecektik. Karşıya geçmek için kaldırımda yürüyorduk. Benim önümdeki iki kişiye yol verirken Isıl’ın havada uçtuğunu gördüm. Dona kaldım ve sonra Işıl’ın yanına gittim. Ben ışıkları hatırlamıyorum. Işıl’ın havada uçtuğunu hatırlıyorum” dedi. Mahkeme hakiminin, “karakolda Işıl’ın kırmızı da geçtiğini beyan etmişsin” diye sorması üzerine tanık N.R., “Ben ışığı hatırlamıyorum. Sadece Işıl’ın uçtuğunu hatırlıyorum. Hazırlık beyanımda ne dediğimi hatırlamıyorum. Ben olayın şokundaydım. Polisler üzerime geldi, hırpaladı. Karakolda ne dediğimi hatırlamıyorum. Şimdiki beyanımdoğrudur” dedi.
Olay günü sanığın yanında bulunan sanığın eşi tanık Ayten Ballı, “Sanık eşimdir. Öğle saatlerinde Pendik’e gelinliğimi almaya gitmiştik. AVM’ye girip Tuzla’ya doğru dönüş yolundaydık. Trafikte normal akıştayken sağ tarafımda bir anda gölge gördüm ve ‘tak’ diye bir ses geldi. Ömer durup aracı sağa çekti ve araçtan indi. Benim sağ tarafımdaki cam buzlu şekilde inmiş durumdaydı. Neye çarptığımızı da bilmiyorduk. Sonrasında Ömer aşağı indi, ben inmeye çalıştım. Sağ taraftaki kapım yarıya kadar açılabildi. Ben de indim. Ömer ‘iyimisin’ deyince ‘iyiyim’ dedim. Sonrasında yerde yatan kızın yanına ilerledik. Ömer, kızın yanına doğru ilerledi. Nabzına bakmaya çalıştı ancak polisler onu götürdü. Etraftaki insanlar 112’yi aramıştı. Ömer Faruk’u araca bindirdiler” dedi.
Mahkeme, eksiklerin giderilmesi için duruşmayı 23 Aralık 2025 tarihine erteledi.






FACEBOOK YORUMLAR