Barışın aşuresi

TURAN ESER
ABONE OL

1 Eylül “Dünya Barış Günü.” Aleviler o gün barışın Aşure kazanlarını kuracaklar.

Hümanist anlayışlarıyla, farklı dil, din, inanç, kültür ve düşüncelerden gelen insanları, gönül bahçelerine kuracakları barışın aşure kazanı başında toplayacaklar.
 

Çünkü Aleviler şahini değil, güvercini seçtiler. Günümüz insanlığına barış ve sevgi mesajı ileten Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin “Ceylanla Arslanı Dost” olarak kucaklayan öğretisine sadık kalan Aleviler, Alevililiği barışın adı, aşurenin tadı bildiler.

Savaş ve acılarla örülmüş tarihin mağduru olmalarına rağmen, kini değil, sevgiyi, savaşı değil barışı beslediler.

Bilirler ki; zalimler iktidarları için barışa karşı savaşı savunurlar. Yezidlik ise insanlığın aşuresine kan döker.

1 Eylül, insanlığın barışa haykırdığı gündür. O gün hem barışın türküsü, hem de barışın aşuresi olacaklar..

İşte bu nedenle Aleviler Yezid’in Kerbela’daki zulmüne karşı yas orucunu aşure ile açacaklar.. Umutla beslenmiş sevgiyle karıştırılmış insanlık misali çeşitlilikle yaratılmış aşurelerini barışın kazanında pişirecek, yetmiş iki milletle paylaşacaklar. Ve barış için insanlığa çağrı seslenecekler; “Gelin canlar barış içinde aşure olalım” diye.

Savaşları barışa, yaşanan tüm acıları umuda dönüştürmek için, Kerbela’da direnen Hüseyin ve direnişin dili Zeynep gibi insanileşmeye davet edecekler.

Kerbela’daki yetmiş üç can adına…

Afrika’da açlıktan, susuzluktan ölen çocuklar için..

Cinskırımın Kerbelasındaki kadınlar aşkına..

Denizlerin kıyılarına vurmuş binlerce mültecinin cansız bedenleri aşkına..

Dersim, Çorum, Maraş, Sivas, Gazi, 6-7 Eylül Olayları, Roboski, Gezi, Ortadoğu, Afrika, Asya, Avrupa’nın Kerbela’larında katledilen mazlumlar aşkına barışın aşuresine niyet ettiler.
 

Zalimlerin zulmüne boyun eğmeyen ve direnme kültürünü yaşatan cümle canlar aşkına aşure kazanlarının başında barış için buluşacaklar.

Çünkü niyetlerinde sadece toplumsal barış umudu taşıyorlar. Gönüllerinde sadece aşk ve sevgi var. Bir aşure kazanındaki yemişler gibi, tüm renkleri yaşatarak, insanların da, her nerede yaşanılıyorsa, o topraklarda, farklı ama bir arada, eşit haklarla ve eşit koşularda kardeşçe ve barış içinde karışmasını istiyorlar.

Çünkü Aşure insanlığın kurtuluşuna adanmıştır. Kendi gibi çoklu hikayesi vardır aşurenin… Kimi inanışa göre, tövbesi kabul gören Adem’den, kimine göre de Nuh Tufanı’ndan karaya oturan insanlığın gemisindeki kurtuluştan, kimi de Nemrut’un ateşinden kurtulan Halil ile başlatır. Aşurede yetmiş iki millettin, kültürün, inanışın rengi vardır. Kimi Musa’nın halkını Firavun’un zulmünden kurtardığı güne atfen, başka bir inanışda, Yunus’un balığın karnından kurtulduğu gün sayar. Biri Eyüp’ün dertlerine şifa bulup da yaralarını iyileştiği gün bilir. Diğeri Yakub’un oğlu Yusuf’a kavuştuğu ve görmeyen gözlerinin açıldığı an bilir. Aleviler açısından da aşureyi anlamlı kılan ise, Kerbela faciasında katledilen mazlumlar için, Muharrem Ayı’nda tuttukları Yas Orucu’nun ardından, Zeynel Abidin’nin Kerbala kıyımından kurtuluşu niyetine aşureyi tarihlendirir.
 

Pişen aşurelerinin suyu Fırat’tan, tadı insandan, tanesi rızalıktan, rengi yetmiş iki millettin renginden, ateşi sevgiden, kazanı hümanizmin gönül bahçesinden, dileği barış, niyeti insanlık davasından firar etmeyeceklerine dair verdikleri ikrarlarından yapılmış hak lokmasıdır. Gönüller, yollar, muhabbetler, lokmalar ve sevgiler, aşure kazanında birlenir.

Bu nedenle aşure milli değil, insanidir. Bir gösteriş ya da çorba tarifide değil, insanlığa vicdani bir mesajdır.

Aşure birliğin içindeki çokluk, çokluğun içinde yaşadığı barıştır.

Aşurenin renkleri, barış niyeti değiştirilemez.

Aşure kazanlarının üzerine, kendi rengini vermek ve siyasi semboller ya da siyasi logolar koymak, asimilasyon amacıyla kullanmak, insanlığın acılarla örülmüş Kerbela’larındaki zülümleri, aşurelerine dökülen kanları hatırlatır.

Oysa aşurenin mesajı nettir; “Biz farklı renkleriz ama bir arada renklerimiz kaybetmeden bu kazanda piştik ve aynı kazanda renklerimizle sevginin, umudunun ve barışı tadı olduk” der.

Toplumsal kutuplaştırma ve tek tipleştirmeye karşı, aşurenin farklı ama bir arada olma mesajını bilmeyenler, aşureden tekçi, mezhepçi, millilik çıkarmaya çalışıyor. Kerbela’lardaki acılara sessiz kalanlar, aşurede konuşuyorlar. Ama asırlardır Alevilerin hak ve taleplerine kulak tıkayıp, konuşmuyorlar.

Aşure’de siyasi şov ve gösteriş peşindeler, ama Alevilerin Cemevlerini tanımamaya, Aleviliği yok saymaya, Alevi çocuklarını zorla Sünni din eğitimi vermeye, Alevi köylerine zorla cami yapmaya, Diyanet’in mezhepçi fetvalarını desteklemeye devam ediyorlar.
 

Unutmamalı; Aşure sevginin ve toplumsal barışın adıdır. Toplumsal çeşitliliği, huzur içinde yaşamaya niyeti olanların hak lokmasıdır.

Aşure kazanlarının kurulduğu cemevleri siyasi istismar ve oy toplama yeri olmamalıdır. Cemevleri siyasi istismara yol açacak gösteriş ve protokollerden kaçınmalıdır. Aşure günü gönüllerin, süreklerin yolda, muhabbetlerin, lokmaların renklerini koruyarak birlendiği ve cem olma yani “birleşme”dir.

Ne resmi, ne yarı resmi bir tören değildir. Hak ve adalet için insanlığın muhabbet ve hak lokmasının meydanıdır. Aşure kazanlarının kurulduğu yer cemevleridir, hak meydanıdır. Buraya kim olursa olsun, can gelir can gider. Protokol ve gösteriş olamaz.

Aleviler, Doğru Zoru Seçti; Barış

Aşure kazanları başında okunan gülbenglerde ve konuşmalarda, tüm insanlık için 1 Eylül Dünya Barış Günü mesajı verilir.

Çünkü, aşure halktır, çoğulculuktur, çok renkliliktir. Yol bir sürek binbir gibi yol kardeşliğidir. Varlıklı, varlıksız, ünvanlı ünvansız, kadın erkek herkes birdir. Aşure içindeki farklı yemişlerin çeşitliliğinde elde ettiği tadı, toplumsal çeşitliliğimizde tadlandıracaktır. Gelin canlar, cemevlerinde kurulan ve inanç ateşiyle pişen, sevgiyle karışan aşure kazanlarının başında barış ve umut için bir olunur.

Tüm dünyada savaşlara ve onun tahribatlarına karşı kalıcı barış ve insanın yaşam hakkı için barışseverliğin erdemliğini anlatırlar.
Barışa pişen aşure kazanı başında, yaşam hakkı kutsanır.

Savaşın defnedilen bedenleri değil, barışın türküsünü söyleyen dillere ihtiyacımız olan şu günlerde, aşuremiz barış niyetiyle pişirilmiştir.
 

İnsanlığımızın öldürülmesine ve ruhumuzun defnedilmesine karşı, aşure kazanın altındaki ateş sevgiyle harlanıyor.

Savaşın, şiddetin ve öldürmenin vicdansız aklın barbarlık ürünü olduğunu düşünen Aleviler, ölümleri durdurmak, akan gözyaşlarını dindirmek için, sadece vicdanlı, onurlu ve barışçıl yaşam için, 1 Eylül’de barışın aşuresini paylaşacaklar.


Bugün Dünya Barış Günü ve bugün Aşure barış için pişecek.. Bir daha insanlığa yeni kerbelalar yaşatılmasın diye…