DARBELER NASIL ÖNLENİR?

DARBELER NASIL ÖNLENİR?
Editör: İlk Haber
01 Ocak 1970 - 00:00
Darbe tanımlamasına özellikle Cumhuriyet sonrasında ve 27 mayıs 1960 askeri hareketi ile tanışmaya başlamışız. Bu tarihten sonraki dönemlerde ortalama her 10 yılda bir darbe veya milli iradelere dayalı olamayan muhtıralarla hükümetler düşürülmüştür.1960-1999 arasındaki darbe ve muhtıraları sıralamaya gerek görmüyorum, zira son bir yıl içerisinde yazılı ve görsel basında sürekli bunlardan söz edilmekle toplum nezdinde adeta bir bıkkınlığa sebep olmuştur.Darbe sözlük olarak Osmanlı-Türkçe ve Türk Dil Kurumu sözlüklerinde vurma, vuruş, bela olarak tanımlanmıştır.Hukuk sözlüğünde demokratik olmayan yollardan zorla devlet gücünün ele geçirilmesidir. İçerik anlamı ile milli iradeye ile işbaşına gelen iktidarın başka güçler tarafından zorla alaşağı edilmesidir. Bu güçler yabancı güç olabildiği gibi ülkenin silahlı güçleri, polisiye gücü veya derin devlet diye tanıştığımız güçlerle olmaktadır. Elbette ki geçmişimizi bilmekle geleceğimize yön verebiliriz. Bu nedenle geçmişte yapılan darbelerin dayanağı ve darbe sonrası yapılanların analiz ve sentezi üzerinde durulmalıdır. Bu husus enine boyuna incelendiğinde belki bir kitaba sığmayacak kadar geniş bir izahat konusu olur. Ancak bu köşeye sığdırabildiğim kadarı ile konuyu izah etmeye çalışacağım.Darbelerin önlenmesi için darbe yapanların darbe sonrasındaki malvarlıklarının soruşturulması yapılmalı ve üstü örtülüödenek harcamalarının belli kurallara bağlanması gerekir.Ancak bugüne kadar her nedense darbe yapanların, muhtıra verenlerin, derin devlet olarak tanımlanan kesimlerin malvarlıkları soruşturulmamıştır. Yani ellerindeki güçle yasa dışı bir şekilde milli iradeyi alaşağı edenlerin darbe sonrası edindikleri mal varlıkları normal düzene geçtikten sonra kurcalanmamıştır. Kısaca edenin yanına kar kalmıştır. Denilebilir ki darbe ile iktidarı ele geçirenlerden hesap sorulabilse zaten darbe yapılmaz. Bu söze bir itirazım yoktur. Ancak darbe sonrasındaki darbe sürecinde sorulmayan hesabın darbe sonrası geçilen demokratik düzenle bu hesabın sorulmasına engel hiçbir hukuki durumdan söz edilemez. Bana göre milli iradeye dayanmayan darbe, yasa ve anayasaların demokratik düzen sürecine geçildiğinde hiçbir anlam ifade etmeleri de söz konusu olamaz.Darbe düzeninin demokratik düzen doğrultusunda değiştirilmesi gerekir.Darbe ile edinilen malvarlıklarının hesabı sorulduğunda sonraki dönemlerde olası darbe niyetleri zayıflar ve zamanla ortadan kaybolur. Ancak neden bu hususun üzerine gidilmediği ve böylece sürekli darbelere yeşil ışık yakıldığı düşündürücüdür.Darbeyi önleyen bir diğer husus da üstü örtülü ödeneğin zapt u rapt altına alınmasıdır. Üstü örtülü ödenek kutsal bir kaynaktır. Bu ödenekten halk deyimi ile tüyü bitmeyen yetimin hakkı vardır. Başka bir deyimle üstü örtülü ödenekteki malvarlığı(genellikle nakit olur) İslamiyete göre en kutsal mal marlığı sayılan ?beytül mal?dan daha kutsaldır. Bu nedenle üstü örtülü ödenekteki harcamaların memleketin doğrudan milli menfaatlerine ve çok ölçülü bir şekilde harcanması gerekir. Oysa günümüzde öğreniyoruz ki geçmişe yönelik bu üstü örtülü ödenekten yapılan harcamaların belge ve bilgisinin harcama sonrası ortadan kaldırıldığı ve milyar YTL? yi bulan bu kaynaktaki harcamaların keyfi yapıldığı belge, bilgi ve beyanlarla basında yer almıştır. Eğer siz milli irade devleti olarak bu üstü örtülü ödeneği kutsallığına ve önemine binaen kontrol edemezseniz bu kaynak çetelerden tutun örgütlere, derin devlete ve darbecilere birer kaynak olur. Bu kaynağın yarattığı güç ile ihtilallerin devamlılığına imkân yaratılmış olur. Muhakkak ki sırf bu iki önlem tek başına darbeleri engellemez.Bunun yanında hukukun üstünlüğü, demokratik düzenin varlığı ve gerçek bir yargı bağımsızlığı sağlanması da gerekmektedir. Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının sağlanması halinde herkesin ve her kurumun kendi yargısını kurup bundan yararlanması önlenir. Ne yazık ki günümüzde bu yola gidilmemekte ve herkes, her kurum ve her siyasi görüş kendi yararına yargı oluşturmaya çalışmaktadır.Hatta bu konuda bir adım daha ileri atıldığında sivil yargıç fobisi yayılmış olur.Son aylarda ülkemizde darbeye yönelik olsun veya olmasın bazı suçların ve bazı simaların sivil yargıda yargılanmasına ne gariptir ki karşı çıkılmaktadır. Bu hususlara günümüzde çözüm getirilmediği müddetçe daha çok darbe ve muhtıralarla karşı karşıya geleceğiz demektir.