Reklam

Kılıçdaroğlu'ndan Çarpıcı Açıklamalar!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve gündemde ki konularla ilgili T24’e çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu'ndan Çarpıcı Açıklamalar!
Editör: İlk Haber
14 Ağustos 2023 - 13:00 - Güncelleme: 14 Ağustos 2023 - 13:02
Kemal Kılıçdaroğlu’nun T24’ten Metin Kaan Kurtuluş’un  sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
--14-28 Mayıs seçimleri geride kalsa da, hızla bir yerel seçim sürecine doğru ilerliyoruz. CHP’nin sosyal demokrat çizgisinden uzaklaşıp sağa kaydığı eleştirileri var. Bu yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhuriyet Halk Partisi, sosyal demokrat bir partidir. Biz, taksi şoförleriyle toplantı yaparken sosyal demokrat çizgimizden koptuk mu? TIR şoförleriyle toplantı yaparken sosyal demokrat çizgimizden koptuk mu? İşsizlerle toplantı yaparken sol değerlerimizden koptuk mu? Çiftçilerle toplantı yaparken sol değerlerimizden koptuk mu? Demokrasi askıya alınırken, Beşli Çete’lere olağanüstü olanaklar sağlanırken bunu eleştiren biziz. Allah aşkına söyleyin Beşli Çete kavramını bu ülkenin gündemine sokan kim? Hangi parti?  Türk Lirası’nı yerle bir edip, Euro ve Doları bu ülkenin millî parası haline dönüştüren iktidarı eleştirirken sol değerlerimizden koptuk mu? Nereden koptuk biz? Biz gelir dağılımının eşitlenmesi gerektiğini, 85 milyonun bir avuç kişiye hizmet eder hale getirildiğini, devletin bütün kaynaklarının bir gruba- ki biz bunlara Beşli Çete diyoruz- aktarıldığını söylediğimizde biz inandığımız değerlerden koptuk mu? 
Benim değerlerimle, bu bağlamda beni eleştirenlerin değerleri arasında çok fark var. “Bu bağlamda” dediğimi de beni eleştirenlerin unutmamasını dilerim…
--Buradan yola çıkarak Ortak Politikalar Mutabakat Metni’yle ilgili bir soru sormak istiyorum. ‘CHP’nin sağa kaydığı’ eleştirilerinin tek kaynağı bu metin değildi, ancak Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin ekonomik bölümü çok neo-liberal bulundu. Sizin neo-liberalizmle ilgili çok sert eleştirileriniz de oldu…
Biz altı lider bir aradayız. Altı lideri bir araya getiren demokrasi özlemi. Bu dünya siyasi tarihinde bir ilk... Bunu da ben dile getireyim. Bu çalışmanın, emeğin hakkı bugün teslim edilmiyor olsa bile, ilerleyen süreçte bunun Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihindeki yeri siyaset bilimciler tarafından değerlendirilecektir. Farklı dünya görüşüne sahip olup demokrasi için, Türkiye’yi barıştırmak için, parlamentonun vesayetten kurtulması için bir araya geliyorsak, açıkça ifade etmek gerekirse Türkiye’yi tek adama teslim etmek istemiyorsak bu çabanın  çok değerli olduğunu düşünüyorum. Biz altı lider olarak bunu yaptık. Onlar da altı kişiydi, bir metin ortaya koydular mı? Hayır. Ama hiç ‘Niye bir metin ortaya koymadınız, siz ne yapacaksınız?’ diye dahi sorulmadı, sorgulanmadı...  Ama bazı çevreler bizim için her toplantıdan sonra ‘Bunlar toplanıyorlar, dağılıyorlar. Yaptıkları hiçbir şey yok’ dedi. Biz bu ülkede ilk kez altı liderin, altı partinin altına imza attığı enerjiden tarıma, sağlıktan dış politikaya her şeyin ele alındığı, ne yapacağımızı anlatan bir ortak mutabakat metni sunduk. Bir kalkınma planı yazdık biz aslında. Gelir dağılımını eşitlemeden yana yaptık bunu biz. Sosyal kimliklerin korunması gerektiğini, hiçbir sosyal kimliğin ezilmemesi gerektiğini, bu ülkede yoksulluğun bitmesi gerektiğini yazdık. Ama bizim Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin de yeteri kadar okunduğunu, tartışıldığını düşünmüyorum. Keşke okunsaydı, keşke eleştirel gözle tartışılsaydı… Biz bunu da çok isterdik. Biz yaptığımız şeyin son derece mükemmel ve eleştirilemez olduğunu iddia etmedik hiçbir zaman. Bu ortaya koyduğumuz metin, güzel bir metin, üzerinde mutabakat sağladığımız bir metin, ama eleştirilmeyecek bir metin değil. Elbette ki farklı gözler bakabilir, eleştirebilir. Elbette eksiğimiz olabilir. Biz hiç eksiğimiz yoktur diye bir iddiada da bulunmadık. Sonuçta hepimiz insanız; birimizin eksiği olabilir, ikimizin eksiği olabilir, üzerinde uzlaşamadığımız konular olabilir, ama ortaya bir metin koyduk biz. 

‘ASLOLAN, HER PARTİNİN BAĞIMSIZ SEÇİMLERE GİRMESİDİR.
Ancak Türkiye’nin koşulları dikkate alındığında yeri geldiğinde ittifaklar yapılabiliyor’

--Millet İttifakı’nı demokrasi özlemi ve belli değerlerin bir araya getirdiğini söylüyorsunuz. Bunun 14-28 Mayıs’tan sonra devam edeceğini düşünüyor musunuz? Mesela Devlet Bahçeli, Meral Akşener’e tekrar ‘yuvaya dönme’ çağrısının bir benzerini yaptı… Bunlar bize Millet İttifakı’nın geleceğiyle ilgili ne anlatıyor?
İttifak seçim süreçlerinde oluyor, şu anda da bir seçim süreci yok zaten. Dolayısıyla da bir ittifak da söz konusu değil. Zaman zaman partiler kendi görüşlerini aktarıyorlar. Aslolan, her partinin bağımsız seçimlere girmesidir. Ancak Türkiye’nin koşulları dikkate alındığında yeri geldiğinde ittifaklar yapılabiliyor. Bu yerel seçimlerde de yapılabiliyor, cumhurbaşkanlığı seçiminde de. Koşullar değişince, siyaset tabii ki o değişen koşullara ayak uydurmak zorundadır. 
-- Dediğiniz gibi günümüz siyasetinde ittifaklar bir mecburiyet haline geldi. Önümüzde yerel seçimler var.  Yerel seçimlerde HDP’nin bazı bölgelerde aday çıkardığı ve CHP’nin İyi Parti ile ittifak kuramadığı senaryoda ciddi şekilde İstanbul ve Ankara’yı kaybetme ihtimaliniz ortaya çıkıyor. CHP, 2019’a benzer bir strateji mi izlemeli?
Niye kaybedelim? Belediye başkanlarımız başarılı. Sonunda başarıyı gören kim? Ankara’dakini ben görüyorum, İstanbul’dakini İstanbullu görüyor, Adana’dakini Adanalı, Mersin’dekini Mersinli görüyor. Dolayısıyla belediye başkanlarımız başarılı, görevlerini yapıyorlar. Biz, ayrıca yeni büyükşehir belediyeleri ve çok sayıda belediye başkanlığını da alacağız, yani kazanacağız. Ayrıca biz CHP Genel Merkezi olarak, belediyelerimizin çalışmalarını yakından izliyor ve gelen raporları değerlendiriyoruz... 
-- 14-28 Mayıs seçimlerinin kampanya sürecinde bazı uzmanlar, CHP’yi dijital kampanyada çok başarılı olmamakla eleştirdi. CHP, dışarıdan bakıldığında türbülanslı bir dönem geçiriyor. Yerel seçimler yaklaşırken CHP nasıl bir kampanya izlemeli? 
O konuda görevli Genel Başkan Yardımcımız var, Sayın Ahmet Akın. O, değişik kesimlerle şu anda çalışıyor. Bunların içinde akademik dünyadan olanlar da var, bu işlerle ilgilenen profesyoneller de. Onlarla görüşmeler yapılıyor. Sanıyorum bir ay içinde her şey netleşecek.
-- Meral Hanım İyi Parti Kurultayı’nda "Bu parti seçime girebilsin diye CHP’den 15 vekil istedik. Hayatımın en büyük pişmanlığıdır" ifadelerini kullandı. Bu sözleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben o tür tartışmalara girmek istemem, kendi açımdan doğru da bulmam. Şuna inanırım, biz bir parti mücadelesi değil, bir demokrasi mücadelesi veriyoruz... 

‘Saray ve şürekasını bile kazanacağımız yönünde ikna etmemiz, bizim çabamızın başarılı olduğunu gösterir’

-- CHP’nin tabanıyla arasında bir kopukluk oluştuğu hakkında tartışmalar da var. İnsanların sandığa gitmeyeceğini söylediğini duyuyoruz. CHP’nin Genel Başkanı olarak böyle bir kopukluk görüyor musunuz, nasıl gidermeyi planlıyorsunuz?
Şöyle ifade edeyim; bizim, toplumun büyük bir kesimini ve hatta Saray ve şürekasını bile kazanacağımız yönünde ikna etmemiz, bizim çabamızın başarılı olduğunu gösterir. Ancak beklediğimiz sonucu alamadık, yani kazanamadık; bu da hayatın bir başka gerçeği. Dolayısıyla beklentinin gerçekleşmemesinin yarattığı derin bir travma oldu. Biz bunun da farkındayız. Bu sadece bizim tabanımızla sınırlı değil, sonuç CHP’li olmayan çiftçisinden sanayicisine kadar hemen hemen her alanda demokrasiden yana oy kullanan insanların beklentisinin gerçekleşmediği anlamına geliyor. Ama bu bir mücadelenin tümüyle yok olduğu anlamına da gelmez. Hayat bir mücadeledir. İnsanlık tarihi bir mücadele tarihidir, bir hak arama tarihidir. Biz demokrasi beklentilerimizi gerçekleştirmek için hakkımızı arayacağız. Bunu kişiye indirgemek de yanlış. Bu bir kişinin değil, toplumun sorunudur. Evrensel bir sorundur aynı zamanda. Dolayısıyla siz kendi ülkenize demokrasiyi getirmek için gerekli çabayı göstermek zorundasınız. Bu aynı zamanda tarihin bize yüklediği bir sorumluluktur.  Elbette derin bir üzüntü var. Ben de bunun farkındayım. Ama bu üzüntünün kalıcı olması doğru değil. Burada görev kime düşüyor? Bize düştüğü kadar bu ülkenin aydınlarına da görev düşüyor, ‘Ayağa kalkın’ denilmesi lazım. Ama her gün yazılıp çizilenler sanki biraz umutsuzluğu besleyen bir atmosfer yaratıyor. Niye umutsuzluğu besliyoruz umudu beslemek varken? 25 buçuk milyon insan demokrasiden yana oy kullanmış. Bu küçük bir rakam mı? 25 milyon insan en azından ‘bir adım attık, önemli bir noktaya geldik, ama ikinci üçüncü adımlarda biz demokrasiden yana sonuç alacağız’ demeli, demeliyiz. Alacağız da zaten.
Sandığa gidip gitmeme konusuna gelince: Elbette hayal kırıklığı içinde veya beklentilerin gerçekleşmemesi nedeniyle bu tür söylemler oluyor. Yazılıyor, çiziliyor, sosyal medyada da söyleniyor. Ben sonuçta bu ülke insanının sağduyulu davranacağını düşünüyorum. İnsanların şunu görmesi lazım: Sahte videolarla iktidar olan bir yapıya karşı biz geri adım atıp, otoriter yapıya teslim mi olacağız, yoksa mücadelemize devam mı edeceğiz? Bu ülkenin milli kurtuluş savaşı sonrası inşa edildiğini bizler çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla demokrasi mücadelemiz de aynı anlayışla devam edecek. Bizim kitabımızda umutsuzluğa yer yok...  
Türkiye’nin umutsuzluk girdabından çıkması gerek. Aydınların da toplumun da her kesimin de buradan çıkması lazım. Bakın, deprem bölgesi sessiz kaldı. Bir anlamda sahipsiz kaldı deprem bölgesi. Verilen vaatler ne oldu? Asıl zamlar, belediye seçimlerinden sonra gelecek. Bütün bunlar bizim gündemimizde, milletvekili arkadaşlarımız çalışıyor... Örgütlerimiz kurultay nedeniyle biraz içine kapandı ama gençlik kollarımız, kadın kollarımız alanda ve çalışıyor…

--‘128 MİLYAR DOLAR MEHMET ŞİMŞEK’E SORULMUYOR’

Keşke bizim söylediğimiz kadar bu ülkenin saygın insanları bazı şeyleri söylese. Mehmet Şimşek atandığında, Merkez Bankası Başkanı atandığında, ‘Artık arka kapıdan dolar satmayacağız’ sözü verildi. Peki verilen söze karşın, niçin şimdi arka kapıdan döviz satmaya başladılar? Şeffaflık diyorlardı, eğer kendilerine güvenilecekse neden bunun gereği olarak 128 milyar doların kimlere hangi koşullarda satıldığını niye açıklamıyorlar? Bu yeterince sorgulanmıyor mesela. Yazılmıyor, çizilmiyor, Mehmet Şimşek’e sorulmuyor. Sorulması lazım. Erdem diyorsun, şeffaflık diyorsun, dürüstlük diyorsun, kararlar kamuoyuna açıklanacak diyorsun. İyi de 128 milyar dolar nerede? Kime satıldı? Bilmiyoruz. 

‘DEĞİŞİMİN İÇİNDE YAŞAYANLAR BAZEN DEĞİŞİMİ FARK ETMEYEBİLİRLER’

-- Umutsuzluk olduğu konusunda gözleminize katılıyorum. Medyada da sokakta da umutsuzluk var, ve evet umutsuzluk umutsuzluğu besliyor. Fakat burada CHP’nin içindeki değişim tartışmasının herkes tarafından farklı yorumlanıyor olması da buna katkı sağlıyor olabilir mi? Değişim, farklı ağızlar tarafından farklı şekilde dile getiriliyor…
Bir dönem Erdoğan derdi ki, ‘CHP, Sivas’ın doğusuna gidemez’. Şimdi sormak lazım, CHP Sivas’ın doğusuna gidiyor mu gitmiyor mu? Bir dönem başörtülü kızlar bize düşman gibi bakardı, biz de onlara düşman gibi bakardı. Şimdi başörtülü kızlar CHP’ye oy veriyor. Değişimin içinde yaşayanlar bazen değişimi fark etmeyebilirler. 

 ‘HERHANGİ BİR PROTOKOLDE YER ALMAYACAK TEK ŞEY MİT BAŞKANLIĞIDIR…’

-- 14 Mayıs’tan sonra Ümit Özdağ ile yapılan ve kendisine 3 bakanlık ve MİT Başkanlığı sözü verdiği belirtilen protokolün basına yansımasının ardından Millet İttifakı paydaşlarının tepkisi oldu. Bunun muhasebesini nasıl yapıyorsunuz?
Bu konuda sadece daha önce de dediğim şeyi söyleyeceğim; iki kişi arasında imzalanan metin o iki kişinin namusuna teslim edilmiştir. Benim bu konuda açıklama yapmam doğru olmaz. Ancak şunu söyleyebilirim herhangi bir protokolde yer almayacak tek şey MİT Başkanlığıdır…
YEREL SEÇİMLER

-- Yerel seçimler için aday belirleme süreci başlayacak. Milletvekili listelerindeki bazı isimler ciddi tartışmalara sebep oldu. Sizin de bu konuyla ilgili olarak parti için verdiğiniz özeleştiriler oldu. Yerel seçim adaylarını belirlerken farklı bir süreç işletmeyi planlıyor musunuz? 
Yerel seçimlerin kendine özgü koşulları var, milletvekili listeleri gibi değil. O kendine özgü koşullar içerisinde oturulur konuşulur. Yerel seçimde adayların belirlenmesi, milletvekili seçimlerinde adayların belirlenmesi gibi çok girift bir alan değil. Bölgenin sevilen, sayılan, değer verilen insanlarını bulacaksınız. İşin özü, seçeceğiniz belediye başkanı profili önemli. Seçtiğiniz kişiyi toplum kabul ediyorsa hiçbir sorun kalmamış oluyor.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum