Reklam
AYDIN EKİCİ

AYDIN EKİCİ


BİLİM İLE DİN, FELSEFE İLE DİN

24 Haziran 2020 - 11:00 - Güncelleme: 25 Haziran 2020 - 13:13

Ortaçağ karanlığının kültürlerinden Dünya görüşlerini oluşturan unsurların hemen hemen hepsine dinler egemendir. Dolayısıyla bilim, felsefe, sosyal teoriler dogmalarla iç içedir. İlk dönemlerde milyonlarca din ve tanrı yaratılmış semavi yani tek tanrılı dinler ortaya çıkınca çok tanrılı putperestlik dinleri yavaş yavaş tarih sahnesinden silinmiştir. Unutmayalım halihazırda farklı da olsa varlığını sürdürenler tabulardır.

Felsefe adı altına fizik metafizik önermeler aynı düzeyde tartışılmamıştır. Ancak modern çağda bir çok bilim dalı egemen güçlerin ve emperyalizmin isteğine rağmen dinin şemsiyesinden kurtulmuş, aynı zamanda bilim ve felsefe oluşmuştur. Tüm bunların silinip yok olmasının yegane nedeni pozitif bilimin karşısında din ve dogmaların yaşama şansının olmadığını bizlere gösteriyor.

Çünkü pozitif bilim insanların ortak görüşü… Bilimin olduğu yerde dinlerin dogmaların yaşama şansının olmadığının örnekleriyle doludur tarih.
Şimdi gelelim materyalist ve idealist felsefenin yapılarına ve hizmet alanlarına…
İdealist felsefe felsefenin emperyalizmin, egemen güçlerin en güçlü silahı olması, idealist felsefe din ve dogmalardan beslenir. Çoğu zaman pozitif bilimi reddeder. Her zaman sığınacak bir liman bulur. Egemen güçlerin bir silahı olarak dünya halklarının tepesinde salınan balyoz görevi görür.

Materyalist felsefenin odak merkezinde tüm insanlık var. Öncelikli görevi akıl, vicdan, pozitif bilim ve aydınlanmaya hizmet eder. Hurafeleri reddeder. Tüm insanlığı tek bir anne ve babadan doğmuşçasına bağrına basar. İnsanca yaşamalarını sağlayacak bilgilendirmeyi sağlayarak kurtuluş yolunu yani sosyalizme giden yolu gösterir, nihai hedefe öncelik eder.
Kurumsal olarak sosyalizmin temel hedefi modern komünal sistemin (yani nihai hedefin) önündeki barikatları temizlemeye çalışmasıdır. Ancak ve ancak canlı ve cansız varlıkların korunması, geliştirilmesi, yaşamlarını idame ettirmeleri bu sayede mümkün olabilir. Gerek canlılar gerekse cansız varlıkların önemini çok iyi bilir.
Modern komünal sistem tüm canlı ve cansız varlıkların geleceğini güvence altına aldığı gibi tüm insanların hukukunu koruyarak güvence altına alır. Modern komünal sistemde özel mülkiyet yoktur, her şey halkın malıdır. Özünde modern komünal sistemin önemli görevlerinden biri de savaş ve sömürüsüz, huzurlu bir dünya yaratılmasıdır.

Modern komünal sistemin canlıları koruyup kolladığı gibi (ekolojik dengeyi doğal yaşamı da korumayı kutsal bir görev kabul eder. Tüm bunlara gücünü aldığı akıl ve pozitif bilimin ışığıyla yol gösterir.
Tüm bunları başarmasının merkez odak noktasını insan oluşturur. İnsanlığı bu alana kanalize eder. En önemli görevi emperyalizme, bir avuç egemen çapulcuya karşı örgütlü, uyanık olmaktan geçer.

Özünde egemen güçler kendi saltanatlarını sürdürmek için bir çok felsefe türü ortaya koyagelmiştir. Tek amacı ve hedefleri egemenliklerini sürdürmekten ibarettir. Aslolan iki türlü felsefenin varlığıdır…
Materyalist felsefe insanların %99’unu temsil ederken idealist felsefe %1’ini ancak temsil eder. Tıpkı dünya ekonomisinin %90’ının 5000 kişinin kontrolünde olduğu gibi… İşte size açlık ve sefaletin nedeni….
Şimdi insanlığın geçirmiş olduğu evrelere bir bakalım;

  1. İlkel komünal toplum
  2. Köleci toplum
  3. Feodal toplum
  4. Kapitalist toplum
  5. Sosyalist toplum yeterince oturmadığı için henüz sosyalist toplumda yaşandığı söylenemez.
İlkel komünal toplumdainsanlar birlikte avlanır birlikte ortak yaşam alanlarında dayanışma içinde yaşar, üretilen ürünleri paylaşırlardı. Sömürü ve üstünlük yoktu.
Köleci toplumda ise bir takım güç odakları oluştu. İnsanların bedenleri üzerinde söz sahibi olup onları mal gibi alıp satmaya, kendi emellerine alet etmeye geçtiler.

Feodal toplum sürecinde insanlık ekme biçmeyi öğrendiğinde feodal beyleri yani zorbalar çiftliklerinde insanları bin türlü baskı ve zulümle çalıştırmaya başladılar.
İçinde bulunduğumuz teknolojik araç gereç, makineler, fabrikalar vb gelişmeler kapitalist toplumun ortaya çıkmasına yol açtı. Doyumsuz kapitalistler karlarına kar katmak için en acımasız yöntemleri her gün yeni bir oyunla en kirli yöntemlerle varlıklarını yani saltanatlarını sürdürmek adına her türlü oyunlarını sergilemekten geri kalmamaktadırlar.

İşte bunun adı vahşi kapitalizmin en acımasız biçimi olan emperyalizmdir. Tüm bu bir avuç egemen güce karşı tüm insanlığın ve doğanın kurtuluşu sosyalizmdedir. Çünkü sosyalist sistemin amacı sömürüyü yok etmek, özel mülkiyeti ortadan kaldırmak, insanca hakça bir düzeni kurarken özel mülkiyete son vererek sadece canlıları korumak değil, doğayı da koruyarak savaşsız ve sömürüsüz bir düzen kurmak modern komünal nihai düzenin önü açmaktır.
 
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum